Müzeyyen Senar’ın 100. doğum gününe katıldım…
Günlerden 16 Temmuz 2018 Pazartesi. Yer, Harbiye Cemil Topuzlu Açık Hava Tiyatrosu. Ev sahibi Şevval Sam ve Müzeyyen Müzikali Ekibi! Konuk sayısı 5 bine yakın sanatsever…
Türk sanat müziğinin unutulmaz isminin, gözbebeğimiz Cumhuriyeti’mizin divasının, iki gözüm Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün huzurunda şarkı söyleyen Müzeyyen Senar’ın doğum gününde onu yalnız bırakmayanlar arasında idim!
Sanatla, sanatçıyla yıldızı bi türlü barışmayanların ülkeyi nereye sürükledikleri, nereye doğru yol aldıkları sorular ve soru işaretleri içerirken, bu özel buluşma ve doğum günü töreni bana ilaç gibi geldi!
Söz artık Müzeyyen Senar’ındır;
“Küçükken kekemeydim. Konuşurken pepeliyordum, ancak şarkı söylerken açılıyordum. 1935, 1943, 1953 yıllarında olmak üzere 3 kez evlendim. Öyle kimselere âşık olmadım, bir defa âşık oldum Suudi Arabistan sefiri Tevfik Hamza Bey’e, evlendik onunla, sefire oldum, şarkıcı olduğum için hükümeti istemedi, ayırdılar bizi…
“Saz arkadaşlarımla geçirdiğimiz süre mesai değil, meşk saatleriydi benim için. 2. Dünya Savaşı yıllarında bombalar inerken, savaş zamanında şarkılardan başka sığınılacak saçak altı yoktu. Bu nedenle ara vermeden hız kesmeden sahne aldım, şarkı söyledim…
“Sene 1936. Nubar Tekyay Bey; “Çabuk hazırlan saraya gidiyoruz dedi. Şaşırdım, olabildiğince düzgün hazırlandım, eşimle birlikte Dolmabahçe’ye gittik. Atatürk’ün huzuruna çıktığımda bir yaprak gibi titriyordum, dizlerimin bağı çözülmüştü, sanki uçuyor gibiydim, rüya mı acaba diyordum. O’nu gördüğümde bayılacaktım, yüzüne bakamadım. Gazi, Tatyos Efendi’den bir şarkı istedi, benim de imtihanım başladı. Huzurlarında önce “Mani oluyor halimi takrire hicabım” şarkısını, sonra da “Cana rakibi handan edersin” şarkısını okudum, çok beğendi, yer yer eşlik etti. Kendimi çok mutlu hissettim, gözümün önünde Ulu Önder, ben ve şarkılar vardı. Gel bakalım otur şöyle yanıma dedi. Çekine çekine sandalyenin ucuna iliştim, heyecandan yere yığılacaktım. Salih Bozok’la, Kılıç Ali yanı başımdaydılar. Atatürk, ‘Bu ne güzel ses hadi bakalım durma, devam bakalım’ dedi.
Daha sonra 5 kez huzurlarında konser verdim. Bir kez kendisiyle dans ettim.
Söz artık Müzeyyen Müzikalinindir…
Harika bir sahne düzeni, dört dörtlük bir seslendirme ve dekor, dönem giysilerini günümüze uyarlayan dört sekizlik bir kostüm tasarımı, zamanın ruhunu yansıtan bir prodüksiyon, yorumundan beden diline kadar, kullandığı sözcüklerden muzip bakışlarına kadar Müzeyyen Senar’ı çok iyi incelediği, dersine çok iyi çalıştığı her halinden belli olan bir Şevval Sam ve soluksuz izleyen binlerce kişi…
Kolay mı?
Saadettin Kaynak’tan Selahattin Pınar’a, Lemi Atlı’dan Şerif İçli’ye, Ercüment Batanay’dan Kadri Şençalar’a dönemin önemli saz ve söz üstatlarından dersler alan bir sanatçıdan söz ediyoruz. Anadolu Musiki Cemiyeti’nden, Üsküdar Musiki Cemiyeti’ne uzanan müzik yolculuğunda Belvü Gazinosu’ndan Bebek Gazinosu’na, Mudanya Vapurundan Savarona Yatı’na, Fransa’dan ABD’ye pek çok yerde sahne alan ve ülkemizde gazino kültürü başlatan bir divadan söz ediyoruz. Kolay mı?
Cemil Topuzlu’yu dolduran binlerce kişiyi ve beni en çok etkileyenlere gelince;
Müzeyyen Senar’ı giysileriyle ve sesiyle birebir çağrıştıran Şevval Sam’ın, huzurunda şarkı söyledikten sonra duvara yansıtılan resminin önünde eğilmesi ve O dev ve devrimci Büyük Atatürk’ü, O aşılmaz ve aşınmaz lideri öpmesi! Tüm salonun ayağa fırlayarak dakikalarca ve ağlayarak alkışlaması görülecek değil, yaşanacak şeydi…
Gecenin sonunda Şevval Sam’ın, Müzeyyen Senar’ın kızı Feraye’yi davet edip onunla birlikte ünlü Feraye şarkısını söylemesi görülecek değil, duyulacak şeydi…
Söz artık bendedir!
Bu çok müthiş emek, sabır, akıl, sağduyu, duyarlılık ve vefa gerektiren çalışma için emeği geçen herkesi, “İşte sanat, işte sanatın gücü, işte sanatın işlevi budur” dedirttikleri için ayakta alkışlıyorum.
Müzeyyen Senar’ın özetlemeye çalıştığım bu dopdolu yaşamını sahneye başarıyla taşıyan, giysileriyle, anekdotlarıyla, yorumuyla yaşatan, hele de insanın gönül tellerini sızlatan, yüreğini avucunu içine alan şarkılarını sadece sesiyle değil, elleriyle, saçlarıyla, gözleriyle, bedeniyle okuyan Şevval Sam’ı sesli sedalı kutluyorum
Nefesimi tutarak izlediğim bu görsel şölen ve estetik güzellik için, ilgiyi sürekli canlı ve diri tutan geçişler için, ritim, tempo, sahne düzeni, disiplin, sevgi, saygı, tutkunun hâkim olduğu bu özel gece için emeği geçen herkesi kutlarken, Müzeyyen Senar’a iyi ki varsın diyorum.
“Benzemez kimse sana, Kimseye etmem şikâyet, Menekşe gözler hülyalı, Bir bahar akşamı rastladım size, Neyleyim köşkü sarayı, Dalgalandım da duruldum, Feraye” gibi zor ve zorlayan şarkıları büyük başarıyla çalan saz ekibini alkışlıyorum.
Afişlerden dikkatimi çeken Kerki Organizasyon ve Solfej Organizasyon’un arkasındaki güçlü ekibi bu vefa ve değerbilir çalışmaları için, hele de dönemin kostümlerini son derece zarif yansıtan Esra Başıbüyük’ü bu kılı kırk yaran özeni için gönlümden kopan çiçeklerle selamlıyorum…
Okura Not: Bu görsel ve işitsel şölene açık havayı dolduranların kimi yüksek sesle eşlik etti. Kimi mırıldandı. Kimi dalıp uzaklara geçmişe gitti. Kimi de usulcacık gözlerini silip durdu. Bu satırların yazarı hepsinin içinde fiilen yer aldı! O nedenle bu müzikale gönüllü bir mesai ayırın. Çünkü 3 saat boyunca hayatın bütün mevsimlerini izleyecek, ülkemizin aydınlık ve güzel yüzleriyle bir kez daha gurur duyacaksınız. Bu emek bunu hak ediyor…
Özel Not: Sahneyi en güzel gören yerden biletleri alan ve bana yol arkadaşlığı yapan Nevcan ve Abidin Baysal’a teşekkür ediyorum…