İçinde siyaset geçmeyen yazı!

Haftanın bu ilk yazısında karşınıza siyasetsiz bir yazıyla çıkmak istedim! Yazıyı da 1 ayı geride bıraktığımız seçimlerin sonucunu 1 ay sonra bir kez daha değerlendirme yazısı sayarsınız diye düşündüm. Niye mi? Bilmem! Belki de hep birlikte gülümsemek için?

Gazete ve ekranlarda döviz fırlayınca “dış mihrakların işi”, yağmur ve dolu yağınca “dış güçler bize bunu yapıp bizi deniyorlar” mantığı varken! Sular basan alt geçitlerde “Millete hizmet ustalık ister” pankartları gözümüze sokulurken…

Seçim döneminde gece gündüz durmadan cep telefonlarımıza damattan gelen mesajlar, ev telefonlarına gelen damadın sesini içeren konuşmalar yetti dedirtirken…

TÜİK’e göre ülkemizde 15-24 yaş grubunda 12 milyona yakın genç varken! Ve nüfusun yüzde 14.3 ünü oluşturan bu grubun sadece yüzde 38’i eğitim görüyorken! Yüzde 12’si hem çalışıp hep okuyor, yüzde 23’ü okula gitmiyor çalışıyor, yüzde 27’si ne okuyor, ne çalışıyorken! Bu sonuç 5 milyon genç evde oturuyor demekken…

Seçim sonuçları üzerine The Times Gazetesi; “Zafer, Erdoğan’a devletin bağımsız kalan son aygıtlarının da neredeyse tam kontrolünü verdi” şeklinde manşet atarken…

Die Welt Gazetesi; “Türk devleti artık farklı bir devlet olacak” yorumuyla çıkarken…

Ve yönetim satmalara doyamadığı binalara 16 tarihi binayı iki ara bir derede daha eklerken! (Sırayla gidersek Ankara’da Sağlık Bakanlığı ve Hıfzıssıha Enstitüsü. İstanbul’da Kabataş Erkek Lisesi, Siyami Ersek Göğüs Hastanesi, Haydarpaşa Lisesi (Tıbbiyeyi Şahane) ve Heybeliada Sanatoryumu bu listede yer alanlardan bazıları iken!) Artık adı geçen bu kurumlar kafe mi olur, otel mi olur, lokanta mı olur, kıraathannemi olur, AVM mi olur beyzadelerin paşa gönülleri bilirken…

Olup bitenlere bazıları talihin cilvesi, bazıları kader, bazıları ustalık dönemi eserleri derken! Bazıları yolcu ve yük garantisi verilerek dış borçla yaptırılan yeni havaalanlarıyla, hasta garantisi verilerek yapılan şehir hastaneleriyle övünürken, bazıları bu amansız tutumu israf diye nitelerken…

Seçim meydanlarında “15 yıl önce buzdolabı, fırın ve bulaşık makinesi yoktu!” sözü göze sokulurken! Devlet Planlama Teşkilatı ve Beyaz Eşya Sanayicileri Derneği; “21 yıl önce evlerin yüzde 99’da buzdolabı, yüzde 61’da fırın vardı” açıklamasını yaparken…

Şehir içi, şehir dışı, cadde, sokak, meydan, köprü, yol, istasyon her yer her boyda; “Güçlü lider olmak rastgele bir iş değil. Vizyon ister!” “Güçlü CB, güçlü meclis!” “Büyük Türkiye güçlü lider ister.” “Ustalık, cesaret ister” afişlerinden geçilmezken! Ve insana vay be dedirtirken…

Yeni geçilen sistemin üç ayağı “vizyon, misyon, tevazu” diye açıklanmaz mı? İtirazı olan…