Tahtalara vurun!
Biliyorum gündem çok yüklü, bunu hepimiz görüyoruz, gözlüyoruz. Özetlersek eğer; ABD kaynaklı ciddi bir ekonomik allak bullaklığın eşiğindeyiz. Dolar bizi üzmeyi sürdürüyor. Bazıları acı acı, bazıları keyifle gülse de bunların yazılması paylaşılması şart oluyor. Kendimizle baş başa kalıp, kendimizi sorgulamamız için dalgalanıp da durulmayan piyasalara sık sık göz atmamız gerekiyor.
Eğitimden sağlığa, dış politikadan ekonomiye pek şey hızla elimizden kayarken, saray değişim ve dönüşümü esas alan yepyeni bir düzene doğru pupa yelken yol alırken, umut olması gereken partiler birbirini yerken, tarih bunları atlamadan kaydederken, ortalık yeterince karışmışken yazmayıp da ne yapalım?
İyi Parti’deki çalkantılardı, CHP’de olağanüstü kurultay toplama imzalarıydı, bedelli askerliğin süresiydi, yangın faciasıyla başlayıp sel felaketiyle devam eden, alevlerin bizimde yüreğimizi sardığı komşudaki matemdi, ABD’li rahibin ev hapsiydi, Mesut Özil’in kahramanlığıydı…
Bitmedi! Adan Oktar’ın ele geçirilen cephaneliğiydi, durmadan saraya bağlanan kurum ve kuruluşlardı, hız kesmeyen KHK’lardı, ekmeğe yapılan zamdı, 7 yılda 7 binden fazla şirket kuran Suriyeli konuklarımızın girişimciliğiydi(!), 2 bin liraya çıkan açlık, 6 bin liraya yaklaşan yoksulluk sınırıydı derken gözden kaçırmış olabilirsiniz! Sıkı durun, yere sağlam basın, aman diyim tahtalara vurun(!) müjdeli haber damat bakandan geldi. Kamuda sıkı tasarruf tedbirleri uygulanacakmış!
Ben bu müjdeyi şöyle okudum! Acilen uçaklar, helikopterler, zırhlı araçlar, yazlık ve kışlık saraylar satışa çıkarılacak. Artık otobüs durağında damatla, metrobüste CB’la, THY’nin tarifeli seferlerinde Emine hanımla karşılaşılacak. Bakanlar evlerine ve işlerine bisikletle gidip gelecek, kiralık resmi daireler hemen boşaltılacak, kiralık araç saltanatına son verilecek. Meclis lokantası kapatılacak, vekiller evlerinden artık Allah ne verdiyse sandviç mi olur, ekmek arası mı olur, yöresel yiyecekleri mi olur, kuru yemiş paketleri mi olur getirecekler! Bu durumda istihdam artacak, hazine ağzına kadar dolacak, dolar düşecek, borsa rayına oturacak, borçlar ödenecek. Bize de bu radikal ve yerinde kararı için damat bakana dua etmek kalacak! (Pardon adını yazmayı unuttum galiba!)
Şimdi ülkede böylesi bir bayram havası eserken, kalkıp da; “Bu sistemde her an her şey olabilir, hiçbir şeyin garantisi yoktur. Atanmış olanlar da görevden alınabilir” şeklinde açıklama yapan CB’dan alıntı yapıp ortalığı bulandırmanın âlemi var mı? Yok!
Şimdi kalkıp basın kartlarından pasaporta, Anadolu Ajansı’nın bütçesinden bilgi edinme başvurularına, yurtdışı görevlendirmelerden strateji belirlemeye akla gelen gelmeyen tüm konulardan tek başına sorumlu bir CB’nına niçin bu kadar ağır bir yükün altına giriyorsunuz diye sormanın âlemi var mı? Yok!
Peki, ne var! Yıllardır yazan çizen, okuyan, araştıran, uzun bir süre yerel yönetimlerde başdanışmanlık yapan biri olarak küçük bir öneri paketim var! Diyorum ki; CHP; kurultaydı, imzaydı, sen geldin, ben kalkmam, toplandı, toplanmadı, az kaldı, ıslaktı, değildi, il başkanı evet dedi, delege hayır dedi gibi sıradan açıklamalarla günü kurtaracağına, halkı bıktıracağına, ortaya insanı tatmin eden, dosta güven, düşmana korku salan projelerle çıksın. Bıraksın koltuk kavgasını, versin el ele, topluma umut olsun, halka geleceğe dair ayağı yere basan programlarını sunsun. Özgürlükler, demokrasi, terör, işsizlik, ekonomi, sanat, kültür, sefalet, umutsuzluk, beyin göçü gibi yaşamsal konulara el atsın. Ekonomi, tarım, insan, insani değerlere gibi konulara kitlensin.
İnsan eliyle ve elbirliğiyle sınırlı kaynakları sınırsız tüketen bizlerin önüne temeli olan, göz açan, vay be dedirten projelerle çıksın. Aç, yoksul, umutsuz kesimler için çareler üretsin. Nüfusunun dörtte üçü açlık ve yoksullukla boğuşan ülkemiz için yepyeni düşünceler ortaya koysun. (Konu başlıkları için benden yardım alsın!) Kira, su, elektrik, ulaşım, iletişim, sağlık, temel gıda maddeleri, temizlik, eğitim, kültürel gereksinimler gibi başlıklara odaklansın. Bu sıcak hava ve sımsıcak gündemde erim erim eriyen beynimize biraz acısın.
3 ayda 150 canın gittiği iş cinayetlerine eğilsin. Kan bağının kriter sayıldığı, eş- dost- akraba, yakın çevre çocuklarının atandığı yeni kabineyi gündeme taşısın. Yeni seçmenler kazandıracak omurgalı bir parti programı yapsın. Kurultay çalkantısının partiyi sarmasına, partiye gönül verenleri sarsmasına daha fazla seyirci kalmasın. Fokur fokur kaynayan CHP; “Bana boşuna kurultaylar partisi demiyorlar, benim sorunum budur ve bundan ibarettir” demesin.
Söz buraya gelmişken CHP’nin yazılıp çizilenler umurundaysa eğer nasıl olacağını anlatayım…
Efendim! Çok önemli sorum şu? 150 kadar gazeteci hapiste, 70 bin öğrenci içeri atılmışken CHP ne düşünüyor?
Çok önemli tespitim şu! Yeni Türkiye’de yeniden şekillenen sanatsal etkinlikler, iptal edilen konserler, göz ardı edilen edebiyat ve yaşamın her alanı için CHP ne gibi çalışmalar yapıyor?
Çok önemli konum şu! Yazarken bile sıkıntı veren bu ve benzeri konular bu karmaşa içinde CHP yönetimince ne zaman ele alınıyor?
Çok önemli ve son notum şu! Biraz uzun oldu ama anlatmaya çalıştım! CHP; Havayı yumuşatsın, kayıkçı kavgasını bıraksın, gençlere umut, yaşlılara güven, parti emekçilerine mutluluk versin, yaklaşan belediye seçimlerine odaklansın, ülkenin biriken sorunları için elini taşın altına koysun. Yetişmiş beyinlerden yardım ve destek alsın, ben- sen kavgasını hiç olmazsa şimdilik ertelesin. Hazır damat tasarruf tedbirleri için düğmeye basmışken! Benden bin kat daha güzel ve özlü anlattığı için sözü Cervantes’e bırakıyorum...
“Herkesin kendine göre bir takım dertleri vardır, kiminde gramladır, kiminde kiloyla!” CHP’de ise tonla desek mi? Bu kadar yalın ve bu kadar kesin diye de ilave etsek mi?