Yeni şeyler söylemek lazım…

Yazıya başlarken başlığı açarsak ki açalım! Meksika devlet başkanı Obrador’un; “Halkım fakirken ben özel uçağa binmekten utanırım ve başkanlık uçağını satmaya kararlıyım” deyip tarifeli uçağa binmesi, Katar’ın saraya hediye ettiği uçağın dünyanın en lüks ve pahalı özel uçaklar listesinde başa güreşmesi uykuları bölüyor. O halde bölmeyecek davranışlar sergilemek lazım!

İcradan satılık höyük haberi, tarih üzerine- antik kent üstüne AVM dikilmesine ruhsat kararı, arpanın bile ithal edilecek olması, halkın gerçekleriyle sarayın gerçeklerinin bi türlü örtüşememesi, gökten yağmur gibi yağan zamların “güncelleme” diye hafife alınması vicdanları kanatıyor. Demek ki vicdanları kanatmayacak işler yapmak lazım!

Sıcak havaya rağmen alışılagelmiş seçim yatırımları çerçevesinde Antalya’da kömür dağıtılması, 6 aylık geçici iş için 6 bin kişinin başvurması, ekonomik krizin sonuçlarını ülkenin büyük çoğunluğunun iliklerine kadar hissetmesi, ilgili bakanın alay edercesine; “kriz yok, panik var” diye açıklama yapması işin hafife alınması olarak algılanıyor. O halde konuları hafife almamak lazım!

Kamu kurumları başta olmak üzere, üniversitelerdeki bitip tükenmeyen eş dost kayırması, yönetimin gözde okullarında bazı okullarda sınıf mevcudu 5 öğrenci ile sınırlanıp yeterli görülürken, bazı okullarda 80 öğrenciye dayanması öğretmen kökenli bakanı ayağa kaldırmaz mı? Kaldırmalı demek lazım!

Bu arada dikkat ederseniz sıradan, önemsiz, konulara hiç girmiyorum…

Nelere girmiyorum? Örneğin ülkemizin emekçilerinin yaşam ve çalışma koşullarına, gençlerinin başına gelenlere, akademisyenlere yapılanlara, köylünün ürünün, çiftçinin emeğinin yerle bir oluşuna! Yine değişmeyen sorunların başında gelen kadın cinayetlerine, çocuk tacizlerine, ağlayan anaların dramına, yargının durumuna, basının haline, yoksulun çilesine, işsizin intiharına…

Oysa belleğimiz var, kişisel ya da kitlesel ölçülerimiz var, değer yargılarımız var, deneyimlerimiz, değerlendirmelerimiz var, olaylara bakarken olacakları anlayabilecek kadar yaşımız var. O halde neden yazmayalım!

Bazıları tarafından sıradan, önemsiz, gereksiz görülen ve nitelendirilen batıda yaşansa yeri yerinden oynatacak olan konuları dile getirmek için hepimize iş düşüyor. O halde neden yazmayalım, bıkıp usanmadan, bıktırıp usandırırcasına yazmalı, yazılmalı bu konular değil mi?

Not: Bu yazıyla amacımız; ima, telkin, eleştiri ve göndermede bulunmak değildir kuşkusuz. Ancak; düşünce ve hedefini insandan yana, emekten yana, akıldan yana, toplumu daha uygar kılacak bir yaşama ulaştırmadan yana koyan biri olarak görev ve sorumluluk gereği yazılır, yazılmalı ve paylaşılmalıdır…