Sayılar ve sorularla ülkemiz!

Yer Türkiye! 5 olayın üzerinde duracağım bugün… BİR: 80 milyonluk ülkemizde çalışabilir sayımız 60 milyon, çalışan sayısı 29 milyon, açlık sınırında yaşama...

Yer Türkiye! 5 olayın üzerinde duracağım bugün…

BİR:

80 milyonluk ülkemizde çalışabilir sayımız 60 milyon, çalışan sayısı 29 milyon, açlık sınırında yaşama savaşı verenlerin sayısı 48 milyon, işsiz sayımız 6 milyonu geçmişse! İşsiz üniversite mezunları 1 milyon 30 bine varmış, işsiz sayısı resmi rakamlara göre 3.5 milyon, gerçekte 6.3 milyon ise! Hal ve durum böyle iken 4 milyon Suriyeliye bakıyor, dünyanın pek çok ülkesine bol kepçeden, “şanım yürüsün” kabilinden yardım yapıyor, örtülü harcamada sınır tanımıyorsak? Bu nasıl bir planlama diye sormayalım mı?

Yer yine Türkiye…

İKİ:

Kadınlarda yoksulluk oranı yüzde 21.6, erkeklerde bu oran yüzde 8.8 ise! 2.5 milyon kadın çiftçi günde 16-17 saat çalışıyorken, tarımdaki kadınların yüzde 78’i ücretsiz aile işçisi konumunda ve yük kadının sırtında ise, yazdıklarımız ve verdiğimiz oranlar ülke gerçeğinin kısmen özeti ise! Bu işi çözmeye yetkili kurum ve kuruluşların güçleri mi yetmiyor, niyetleri mi yok, cesaretleri mi diye sormayalım mı?

ÜÇ:

Karma ve laik eğitimden her gün biraz daha uzaklaştırılan ülkemizde; 5 yaşında tesettüre sokulan kız çocukları, 4 yaşında başlarına sarık konmuş erkek çocukları, Kâbe maketi çevresinde dolaştırılan yuva çocukları, “Değerler eğitimi” başlığı altında eğitilen küçük çocuklar, kabul etme, itaat etme, biat etme kültürüyle eğitilen ülke çocuklarını görünce! Soru sormayan, aklına yatmayanı kabul etmeyen, tartışmayan, gerçeği aramayan günümüz çocukları nerede diye kaygılanıyoruz demeyelim mi?

Ve yürek soğutan tek bir sözcük etmeyen ülkenin milli eğitim bakanına bunun adı emir- demir ilişkisi midir diye soralım mı?

DÖRT:

10 kadından 1’i okuma yazma bilmiyorsa, kadınların yoksulluk oranı yüzde 22’ye dayanmışsa, okuma yazma bilmeyenlerin yüzde 85’i kadınsa, son 10 yıl içinde 2521 kadın şiddet görerek yaşamını yitirmişse adının içinde kadın geçen bakanlığa “biz buna layık mıyız? Bu utanç ve ayıp kimindir” diye sormayalım mı?

BEŞ:

Yapılan yeni düzenleme ile Türkiye Bilim Teknoloji Bakanlığı’nın bütçesi yüzde 56 azaltılarak, 2.5 milyara düşürülüp, Diyanet İşleri bütçesi yüzde 34 artırılarak 10.5 milyara çıkartılıyorsa; Bir çift lafım da kendi itibarını, bilimsel kimliğini, kendi onurunu ayaklar altına serenlere ve hiçbir şeye aldırmayanlara, bir çift sözüm de ne söylerse inanan, her sözünü sonuna kadar destekleyen, ağzından çıkanı ayakta alkışlayan ve onaylayanlara olsun. Hele de kadına şiddetten cinsel saldırılara, yolsuzluk raporlarından çevre sorunlarına kadar muhalefetten gelen her önerge AKP oylarıyla ve ezici çoğunluk tarafından reddediliyorsa!

Ha bu arada daima Çankaya Köşkü’nde, yer yer Ankara, Ahlat, Gökova, Dolmabahçe, Yıldız, Beylerbeyi saraylarında ikamet edecek olan çok yönlü, çok ünlü 76 kişilik Politika Kurulundan yaratıcı buluşlar, yol gösterici ilginç fikirler, akla gelmeyen öneriler, helal olsun dedirtecek çıkışlar gelecektir kuşkusuz! Elimizi çenemize dayayarak dört gözle bekliyoruz…

Y.N: Bu yazımla bildiklerinizi tekrar ettiğimi biliyor, yeni bir bilgi verdiğimi de iddia etmiyorum! Ancak konuyu şuraya bağlayarak noktalayacağım. Büyük çoğunluğun yönetime ve ağzından çıkanlara bakıp politik mevzi aldığı günümüzde; Futbolcu Arda’dan ABD’li rahibe, İş Bankası hisselerinden startı verilen yerel seçimlere kadar gündemi belirleyen çok önemli konular varken az önemli konuları (!) yine ve yeniden dolaşıma sokmak istedim o kadar…

Önemli not: Atanamadığı için intihar eden öğretmen en son şunu paylaşmış; “Sabah beni bir ağaca asılı bulacaklar/ Önce yalandan ağlayıp sonra unutacaklar.” Yorumsuz…