Bağırıp çağırmaktan bıkıp usanmayanlar! Neleri mi özlüyoruz?
Seçimler için; “bileklerini bükeceğiz, siyasi mevta yapacağız, bu bir beka seçimidir. İhanet edenlerle ve şükür namazı kılacaklar arasındadır” diyenleri hiç unutmayalım…
Rahat, mütebessim, keyifli, kılı kıpırdamayan, mutlu- mesut, tepkisiz, sessiz, ya da çok bağıranlar! Seçimleri savaş haline getirmek için hassasiyetleri kaşıyanlar! Belleklerde gri alanlar yaratanlar! Biz neyi mi özlüyoruz?
Asaletten, basiretten, nezaketten, nitelikten, hassasiyetten, istikrardan haberdar olmayanlar! Vizyon nedir, yapay zekâ nedir, kültürel sermaye nasıl oluşur, dünya neleri konuşuyor, olup biten gelişmelerin neresindeyiz gibi konulara kafa yormayanlar! Biz sizlerden ne mi bekliyoruz?
Destan yazmalara, mega projelere doyamayanlar! Attıkları her adımı dönüm noktası olarak niteleyenler! Şahlanış edebiyatından vazgeçmeyenler! Korku siyasetinden ve politik polemiklerden beslenenler! Psikolojik kantardan habersiz olanlar! Huzur varken husumeti öne çıkaranlar! Biz nelere mi özlem duyuyoruz?
Asla masum ve mazur görülemeyecek adım ve açıklamalar yapanlar, sözü eğip bükenler, yeşili betona boğanlar, Türkiye’yi TOKİ’leştirenler, illeri, ilçeleri, binaları eski doku ve ruhundan uzaklaştırıp aynı kalıba sokup tek tipleştirenler! Biz nasıl bir ortam mı istiyoruz?
Başta Suriyeliler olmak üzere ekmek elden su gölden yaşayan, her biri 5- 10 çocuk yapan, böyle giderse 2050’de ülkedeki yabancı nüfusun 50 milyona çıkacağını göremeyenler! Biz nasıl bir ülke mi hayal ediyoruz?
4 gençten birinin eğitim ve istihdamın dışında kaldığı, 15- 24 yaş arasında 13 milyon gence sahip olan ülkemizde analitik düşünmeye, yaratıcı düşünmeye, bilişsel becerilere, sanatsal etkinliklere fırsat ve imkân bulamayanlara; o ortamı ve şartları hazırlayacak kadroları özlüyoruz…
Ülkemizin nefes alanları olan, birkaç kuşağı sanatsal anlamda besleyen; Karaca, Oraloğlu, Dormen, Alkazar, Gen Ar, Devekuşu Kabare, Arena gibi tiyatroların kapandığını görünce! Sanatı ötelemeyen, önceleyen bir anlayışa özlem duyuyoruz…
Dış politika ajandası her zaman yüklü, diploması trafiği her daim yoğun, 21 yıllık başarı zincirine yeni halkalar eklediğini söylerken durmadan eser siyasetiyle övünenlerden! “Onları tarihin çöplüğüne atalım, onların mezarlarını kazalım!” Demediği bir rekabet istiyoruz!
Haklılığı ve temeli olan bu saptamalardan sonra gelelim konunun özüne…
Nisan ayında 21 kadının öldürüldüğü ülkemizde! Şiddet diliyle konuşmaktan bıkıp usanmayanların; “Bütün ışıklar yansa da benim içimde karanlıklar artıyor!” diyen kadınların isyanını duymasını özlüyoruz…
Sayelerinde ortama hâkim olan üzüntü, korku, kaygı, endişe, kızgınlık, kırgınlık, öfke, mutsuzluk, hüzün, çaresizlik, panik halinden kurtulmayı, 20 senede 15 doktorun öldürüldüğü ülkemizde seçmenin; “Reis neler yaptı neler etti. Şu an bu iz doktorları beğenmiyoruz, doktor dövüyoruz, öyle bir rahatlık!” diyenlerin olmadığı bir ülke istiyoruz…
Bulunmaz Hint kumaşı gibi ortalarda gezen, ölçüsüz övgü peşinde olan, karada, havada, denizde, uzayda her alanda kendisini her zaman önce ve önde görenlerin; Alışkanlıklar, gelenekler arasında sıkışıp kalan, zorluklarla baş etmeye çalışan, kapanan kapılar ardında çile çekenler hakkında ne düşündüğünü bilmek istiyoruz...
Hayal âleminden gerçek âleme dönemeyen, “Bugün 85 milyon vatandaş tarihin en güvenli, en huzurlu, en rahat, en müreffeh dönemini yaşıyor” diyen, dışardan gazel okumayı, eser ve hizmet siyaseti yapmayı iyi beceren, telkin, tavsiye ve önerileri dikkate almayan kadrolar yerine; Nitelikli, yetkin, tutarlı, inandırıcı, güvenilir, istikrarlı, sözünün eri kişileri ve onların atacağı doğru adımları özlüyoruz…
Çocuk gelinlerin olmadığı, çocuk işçilerin çalıştırılmadığı, eğitim sisteminin çağdaş düzeye getirildiği, merdiven altı kursların kapatıldığı, 32 bin köy okulundan 19 bin 693’ü kapatılınca eğitimden uzaklaşan çocukların dikkate alınacağı bir ülke istiyoruz.
Kadın seçmen sayısının erkek seçmen sayısından daha fazla olduğu ülkemizde oy kullanırken; Doğru adamlarla, doğru zamanda, yansız ve yararlı adımların atılacağı bir ülke hayal ediyoruz…
Hakaret dilinin zemin zaman tanımadığı, bilinçaltının bu kadar ortaya saçılıp dökülmediği, dökülmemesi gerektiği ülkemizde sakin ve dingin bir ortamı özlüyoruz…
Yalan söyleyenlerin suçlu olmadığı, “aldatılma hakkımı kullandım, aldatıldım!” diyerek işin içinden çıktığı günümüzde; ortaya çıkaranların suçlanıp cezalandırılmadığı, hukukun geçerli olduğu günleri acilen görmek istiyoruz…
Adıyaman’daki depremde eşini ve iki çocuğunu kaybeden Ferit Dayan öğretmenin, yaşadığı psikolojik bunalımla kızını vurup intihar ettiğini duyunca keşke soyadının hakkını veremeyen Ferit hocaya daha çok sahip çıkılsaydı, bölge insanının yıkımlarına daha çok el atılsaydı demek istiyoruz…
Tam da burada bu girişe nokta koyup gelelim! Ortak bileşenleri; İşsizlik ve geleceğe dair umutsuzluk olan gençliğe…
Birbirinden giderek daha da uzaklaşan, aynı dili konuşmayan, siyasetin sivri dilini onaylamayan ve iki kutup haline gelen siyasete ve o noktaya getirilen gençliğe gelince! 5 milyonu aşkın gencin ilk kez oy kullanacağı seçimlerde kaçının sandığa gideceğini bilmiyoruz! Ortak bileşenleri işsizlik ve geleceğe dair umutsuzluk olan genç seçmenin tercihlerinde itici, dışlayan, ayrıştıran, sivri dile yer olmadığını, değişime, diyaloğa, katılımcılığa, inisiyatif almaya 7’den 70’e herkesi kuşatacak, kucaklayacak ve kapsayacak bir dile ihtiyaç duyduklarını biliyoruz…
Seçimlere çeyrek kala bulunan doğalgaz rezervlerini, altın- bor madenlerini, açılan barajları görünce; Çok önemli icatlara, büyük başarılara alışık olmayan bünyeler pek kaldıramadığı için keşke seçimler daha sık yapılsa da ülke daha çok şahlanış destanı yazsa diyor, ilgilileri, yetkili kurum ve kuruluşları psikolojimiz açısından göreve davet ediyoruz!
Son dakika notu: Seçimler için; “bileklerini bükeceğiz, siyasi mevta yapacağız, bu bir beka seçimidir. İhanet edenlerle ve şükür namazı kılacaklar arasındadır” diyenleri hiç unutmayalım…
Önemli not: Hatırlamamız ve hatırlatmamız gerekenleri, bazı gerçekleri, hele de bize iyi gelen, bize güven veren ne az şey kaldığını asla unutmayalım…
Daha önemli not: Yazılanlara öfkelenirsiniz, kızarsınız, düşünürsünüz, inanırsınız, eksik bulursunuz, ilaveler yaparsınız. Neye karar verirsiniz bilemem. Bildiğim o ki unutmayalım, unutturmayalım…