'Bazen Hayat Yorar İnsanı'*

"Sitemimiz! Anılarımız, büyüklerimiz, beklentilerimiz hayal olurken! Kadın katilleri gizli aflar ve cezasızlıkla ödüllendirilirken! Yok sayan, göz yuman, kulak tıkayanlaradır."

Gelin bugünkü yazıdaki soru ve saptamaların yorumunu Can Yücel’in “Bazen hayat yorar insanı” şiirindeki dizeleri eşliğinde arayalım.

“Bazen hayat yorar insanı…
Şarkılar yorar,
Beklemek yorar,
Özlemek yorar,
Affetmek yorar,
Hoş görmek yorar,
Boş vermek bile yorar.
Ve insan susar.
Her şeye, herkese rağmen…
Elinden gelen tek şeyi yapar; Bağıra bağıra susar…”

Ülkemizde ve dünyada yaşanan olaylar zincirine, insanı yoran, geren, nefessiz bırakan savaşlara, artık sıradanlaşan cinayetlere bakınca şair ne kadar doğru ve 12’den vuran tespitler yapmış değil mi?
Ülkemiz yaşlı bakımı ve çocuk bakımını Özbek ve Türkmenlere, bağ, bahçe, tarla işleri, ağır iş, sanayi ve inşaat işlerini Afgan ve Suriyelilere bıraktığından beri o kadar sık sorun, olay, darp, hırsızlık haberi duyuluyor ki yazmaya kalksak, sütun, sayfa, sabır yetmez.

Yine kendi iş yerlerini açan, şirketlerini kuran, vergi vermeyen, devletten destek alan, işyerinde kendi insanını çalıştıranlarla ilgili o kadar çok olumsuz haber, duyum alıyoruz ki denetimlerin azlığı karşısında, göz yummaların çokluğu karşısında geleceğimiz adına kaygılanıyor ve dertleniyoruz.

İnsanlar açlıkla sınanırken! Emekliler açız diye haykırırken! Yandaşlar her alanda ve anlamda yıllardır korunurken! Çalışma Bakanının sınıf arkadaşının aşçı olan damadı Almanca bilmemesine, eğitimi olmamasına rağmen 7220 Euro maaşla Düsseldorf’ta Çalışma Ataşesi olurken! Zamlar dolu gibi yağarken! İşsiz gençler umutsuzluk içinde kıvranırken! Halkın umudu kalmamışken! Cesaretle belagat çoğu kez yan yana gelemiyorken! Kaygılanmamak, dertlenmemek ne mümkün?

İşte tüm bu nedenlerden ötürü konuları başa sara sara ilerlersek;

Çağrımız! Son yıllarda hesaplı kitaplı adımlarla yok edilmeye çalışılan sağduyuya, aklıselime ve toplumsal duyarlılığadır.

Dileğimiz! Yaşama saygı duyan, haksızlığa isyan eden, şiddeti reddeden, özgür düşünceye, sanata bilime uygarlığın temeli olarak bakanların oranının artmasıdır.

Arzumuz! Üretmeyen ama çok tüketen, hazır ürün almada rekorlar kıran, bu arada yoksulluğun diz boyu olduğu bir ülke olarak destan yazan! Sığınmacıları, kaçakları en çok barındıran ülke olarak tarihe geçen! “Demografik yapı bozuluyormuş, ekonomik ve sosyal problemler artıyormuş” gibi sorunları asla düşünmeyenlerin daha dikkatli adımlar atmasıdır…

İsteğimiz! İçişleri Bakanlığı verilerine göre 30 milyondan fazla silah bulunduğu, bunun yalnızca 4 milyonunun ruhsatlı olduğu, şiddet olaylarının arttığı, bu yıl Ocak- Eylül arası 700 bin ruhsatsız silahın ele geçirildiği bilinirken silah satışlarının (internetten bile satılıyormuş!) daha sık denetlenmesidir.

Sitemimiz! Anılarımız, büyüklerimiz, beklentilerimiz hayal olurken! Kadın katilleri gizli aflar ve cezasızlıkla ödüllendirilirken! Yok sayan, göz yuman, kulak tıkayanlaradır.

Ricamız! Barut fıçısına dönen Ortadoğu’da büyüyen yangının bir an önce sönmesidir. Özelikle de daha ne kadar sır keşfedecek, daha ne kadar şaşıracak, daha ne kadar üzüleceğiz sorularının yanıt bulmasıdır…

Talebimiz! İtibardan tasarruf etmemeye, yandaşı daha zengin edip, yoksulu daha yoksul bırakmaya, saraylardan ve şaşaadan vazgeçmemeye, ekonomik çöküntüyü, emeğin değerinin sıfırlanmasını, üretimin durmasını önemsememeye devam edenlerin daha dikkatli, daha hakkaniyetli, daha adaletli davranmasıdır…