Bir yanımız enkaz, diğer yanımız sel, her yanımız siyasetken! Güvenilir liman aramak…

. Sn. Bakan! Keşke toprak suya kavuşmasaydı canlarımız gitmeseydi. Bu akla zarar açıklamanız betonlaşmanın sonucu “güzel öldüler!” zihniyetinin yeniden ve farklı bir dışa vurumu olmasın.

Geçtiğimiz süreç ne kadar yıpratıcı ve zorlu değil mi? Psikolojik dayanıklılık, sabır, hoşgörü, yaşatılana, dayatılana tahammül de nereye kadar? Bir yol haritamız mı var mı? Yok. Olmalı mı? Geç bile kalındı. Niye yok? Suçlu ortada, kader planı! Umudu kime bağlamalı? Bir yanımızda enkaz, diğer yanımızda sel, her yanımızda kaygı ve kuşku dolu siyaset varken! Sizce?

110 bin metre kare alanda, 11 ilde yaşanan ve 15 milyonu kapsayan ülke nüfusunun yüzde 13’üne tekabül eden depremin enkazı ortada iken yaşanan sel felaketi, engellenen aşevleri, panikle atılan siyasi birleşme adımları, sığınacak yeri bile olmayan depremzedelerin duyulmayan çığlığı, suların bastığı çadır kentlerde hala yardım bekleyenlerin yaşadığı dramlar yetmezmiş gibi bu kez de sel baskınlarıyla karşımıza çıkan kader planı...

Deprem 5 milyon kişiyi evsiz bırakmış, 2 milyon kişi çadırda yaşıyor, 11 ilden 3.3 milyon kişi göç etmiş. Ölen öğretmen sayısı 500’ü geçmiş. Üç ay önce CB tarafından gösterişli törenlerle açılan Abide Köprülü Kavşağı sel altında kalmış, 20 kişi hayatını kaybetmiş. Tarım ve Orman Bakanı; “Canlarımızı aldı ama toprak suya kavuştu!” diye açıklama yapmış. Sn. Bakan! Keşke toprak suya kavuşmasaydı canlarımız gitmeseydi. Bu akla zarar açıklamanız betonlaşmanın sonucu “güzel öldüler!” zihniyetinin yeniden ve farklı bir dışa vurumu olmasın. Yaraları sarmak yerine deşmek olmasın…

Sürdürürsek! Yaşananlar; Tarım arazilerinde, sulak alanlarda, dere kenarlarında, zeytinliklerde betonlaşmanın doğal sonucu olmasın. Doğal afeti felakete dönüştüren esas neden olan insan hatası, ihmalkârlık, sorumsuzluk, yetersizlik, cehalet, kar hırsı, bencillik aç gözlülük, bilgisizlik olmasın…

Depremin yaraları sarılmadan, çadır kentlerin çamur deryasına dönmesine ne dersiniz? Buna da bir açıklamanız var mı?

Makamından aldığı güç, kişisel ego ve üstünlük hissiyle her şeyi bilen ve her şeye tek başına karar veren, bildiğini okuyan yönetim erbabıyla! Dünya yıkılsa kılı kıpırdamayan, mimiksiz yüzüyle sadece bakan, her durumda pişkinliğini koruyan, hiçbir şey düşünmediği halde düşünüyormuş izlenimi yaratan, tek satır kitap okumayıp fikir sahibi olan, olup bitene sıfır empatiyle bakanlarla bu kadar mı dersiniz?

İmara açılan ay çiçeği tarlalarıyla biraz da biz neden olmadık mı doğum tarihleri ayrı, ölüm tarihleri aynı 50 bin insanın ölümüne, 20 bini aşkın kişinin ya kolunu, ya bacağını yitirmesine! Ne dersiniz?

İtirazı olamayan, katkısı bulunmayan, yetersizliğini kabullenmeyen, liderinin ağzının, gözünün içine bakan ve kaderini ona bağlayanlarla ancak bu kadar mı olur dersiniz?

Bilinen gerçek ve sorulması gereken soru şu ki 11 ilde doğan 11 bin bebeğin geleceğini hakkında fikir sahibi misiniz?

Duygusal depremlerle tükenmiş yüreklere umut olmayı unutan ve seçimin ve seçilmenin derdine düşenlere sormak lazım? Bu yaşadıklarımızın adı bir bakıma doğanın ve doğal afetlerin intikam alırcasına peşimizi bırakmayışı olmasın! 11 ilde depremden bu yana doğan 11 bin bebeğin geleceklerine, 200 bini aşkın hamile kadının zorlu koşulları için duyduğumuz kaygı olmasın!

190 ülkeden gelen 11 bin 500 yardım ekibinin özverili çalışmalarını bitirip ülkelerine dönerken gözyaşları içinde el sallamalarının yarattığı evrensel dayanışmayı alkışlayarak! Hala ülkenin bakanının bölgeye kahvaltılık malzeme istiyor olmasına hayret ederek! “Gelen yardımlar, toplanan paralar nerede?” diye merak edişimiz olmasın!

Hiçbirimiz iyi değiliz, bedenen ülkemizin çeşitli illerindeyiz ama ruhen 11 ildeyiz…

Hal böyle iken sormak gerekir! Binalar inşa edilir de! Yitip giden yaşamlara, kaybolan sosyal dokuya, yerle bir olan kültürel mirasa ne demeli? Ya da “Öfkeliyiz, yaslıyız, isyandayız!” diyen kadınları susturmak niye?

Vicdanları yaralayan öykülere, konuşanlara ve konuşulanlara bakınca!

Atatürk’ün düşlerini adım adım hayata geçiren vazife kuşağını! Cephede silahıyla, mecliste konuşmalarıyla, basında kalemiyle Cumhuriyet ideolojisinin genç kuşaklara aktarılmasını, kökleşmesini sağlayan çoban ateşlerini! Halkın demokrasi ve hukuk özlemini giderecek politikaları! Derin yoksullaşmanın açtığı yaraları saracak ekonomik önlemleri! Hayat pahalılığına çare bulacak önerileri! Barınma sorunun yarattığı çözümsüzlüğe derman olacak hamleleri! Dört gözle anmamız ve aramamız bundan…

Siyasal yönelimi, ideolojik çizgisi, toplumsal tabanı, sınıfsal tercihi, politik duruşu, emeğe bakışı olmasa da siyasette söz sahibi olan ve bu işi hak için değil, haz için yapanların artan sayısını görünce hayrete düşmemiz bundan…

Eğitimli genç işsizliğin daha fazla artmaması için atılacak adımları! Önce İstanbul Sözleşmesi’nden vazgeçip şimdi de 6284 sayılı kanunu tartışmaya açanları eleştirmemiz bundan!

Ekonomi yerle birken, yurttaşların borcu çığ gibi büyürken, kredi kartları ödenemezken, icralık dosya sayısı 23 milyonu aşmışken, mutluluk endeksinde ilk 100’e girememenin nedenlerini net görmemiz bundan! Sus pus olanları değil, bilgi ve fikir sahibi olanları aramamız bundan…

“Devlet enkazımızı kaldırsın, biz ekmeğimizi kazanırız” diyen depremzedeleri! “Evimizi alırken 100 bin dolar verdik, 11 yaşındaki oğlumun ölüsünü aldık!” diyen acılı annenin yürek yakan feryadını! Ülkemizdeki doktor sayısı 133 bin, DİB’in personel sayısı 142 binken bu gerçekleri görmeyenlere, duymayanlara 14 Mayıs’a kadar sabretmemiz bundan…

Güvenilir liman aramak derken…

Büyük Atatürk’ün büyüklüğünü, ölümsüzlüğünü, dehasını, cesaretini, kararlılığını her gün her dakika, her saniye daha çok anlamamız, kavramamız, aramamız ve anmamız bundan. Tarihi yazan, toprağı vatan yapan, kahramanlık, cesaret, özveri, adanmışlık, erdem, vatan sevgisi, namus, ahlak denilince aklımıza ilk gelen Atatürk’ü özlememiz bundan…

Neredesin ey akıl, bilim, ahlak diyerek Cumhuriyeti ve onun kurucusunu unutmayarak ülkesi için yüreği her an acı çekenlerle birlikte fabrika ayarlarına dönmek için elimizden geleni yapma kararlığımız ve yapacağımıza olan inancımız bundan…

Etiketler
Zarar