Bugün konumuz “ücretli öğretmenler” ve konunun mağdurları…
Hem geçmişi, hem geleceği karartılan, “Sesimize ses olursanız çok seviniriz!” diyen öğretmenler! Bugün köşemizin konusu ve konuğu siz olacaksınız, noktasına virgülüne dokunmadan yazıp yolladıklarınız olacak…
Ataması yapılmayan öğretmenler, yanlış sistemin mağduru olan eğitimciler, SSK primi ödenmeyen, hak ettiği maaşı alamayan, haklarını alamayınca yapılan haksızlığa dayanamayarak intiharı seçen gencecik öğretmenler, iş bulamayan ve önüne gelen her işi yaparken aklı sınıflarda, yüreği kara tahtada, gönlü öğrencilerinde kalan öğretmenler!
Büyük Atatürk’ün; “Yalnız siz öğretmenler! Ölen ve öldüren birinci orduya, niçin ölüp, neden öldürdüğünü anlatan ikinci bir ordunun mensuplarısınız!” diye seslendiği öğretmenler!
An itibariyle hem geçmişi, hem geleceği karartılan, “Sesimize ses olursanız çok seviniriz!” diyen öğretmenler! Bugün köşemizin konusu ve konuğu siz olacaksınız, noktasına virgülüne dokunmadan yazıp yolladıklarınız olacak…
Şimdi söz sizin, karar MEB’in…
Öğretmen C.Y diyor ki; “Bizler devlet okullarında ek ders karşılığı ücretli öğretmenlik yapmış, eğitim fakültesi mezunu, formasyon sahibi ücretli olarak çalışan öğretmenleriz. Yıllarca meslektaşlarımızla aynı işi yapmamıza rağmen “eşit işe eşit haklar” ilkesinden faydalanamadık. Burada eşit işe bir parantez açmak istiyorum; aslında eşit iş değil ücretli öğretmenler genelde ya Doğu’da kimsenin gitmediği ya da Batı’da İstanbul gibi hayat pahalılığının yüksek olduğu yerlerde görev alıyorlar yani dezavantajlı bölgelerde…
Şimdi bizler hak talebinde bulunurken devlet okullarında çalıştık diye değil; bedavaya çalıştık diye hak talep edebiliyoruz. Bizler o okullarda olabilmek için gece yarılarına kadar ek işler yapmak zorundayız. Bu torpil işidir diyenlere cevabımız, madem bu torpil gerektirecek kadar güzel buyurun siz yapın biraz, biraz da siz sömürülün bu kölelik sistemi içerisinde! Bu sadece ya gerçekten mecburiyet ya da öğretmenlik aşkı bunun başka bir açıklaması olamaz. Kimse de bu işi yapıyoruz diye bizi suçlayamaz. Bize sadece teşekkür edilmesi ve iadeyi itibar tarzında haklarımızın teslim edilmesi gerekiyor. Bizler öğretmen adayı değil öğretmeniz, öğretmen adaylarıyla değil kadrolu öğretmenlerle karşılaştırılmalıyız. Haklarımızın da onlarla eşitlenmesi gerekiyor. Bize şart koşmaya çalışanlara söylüyoruz, öncelikle bir çalışma şartlarımıza baksınlar orada yeterince şart var!
ŞARTLAR ve TALEPLERİMİZ
- Asgari ücretin altında maaş alıyoruz. Aslında bir maaş değil kadrolu öğretmene ek ders olarak verilen ödül bir maaşmış gibi lanse ediliyor.
-Yarım yatırılan sigortalar (emeklilik ömür yeterse) Bu da ücretli öğretmen işsiz kalınca işsizlik maaşı almasın, emeklilik prim gün sayısını doldursa bile emekli olmasın anlamına gelmektedir.
-Nöbet ücreti yok! Bu işi yapacaksın ücretini almayacaksın (angarya )
- Kırtasiye yardımı yok! Öğretmenlerin öğrencilere harcaması için verilen para ücretli öğretmen almasın diye öğrencilerden kısıtlanmış
- Aile ve çocuk yardımı yok! Ücretli öğretmenlerin ailelerinin ve çocuklarının rızkı gasp edilmiş.
- Mebbis kaydımız yok! Bakanımız her hafta öğretmenlere değer veriyorum diye öğretmenler toplantısı yapıyor mebbis adresiyle randevu oluşturulan bu toplantıya ücretli öğretmenler katılamıyor. O toplantıya katılan birçok öğretmenden daha uzun çalışmış olsalar bile…
- Öğretmen kimlik kartımız yok! 20 yıl çalışan bir ücretli öğretmenin öğretmen kimlik kartı yok dolayısıyla kadrolu hocanın yararlandığı hiçbir haktan yararlanamıyor. Öğretmenevinde öğretmen olarak kalamıyor
- Maaş promosyonu yok! Bir kadrolu öğretmenin aldığı yıllık promosyon ücreti bir ücretli öğretmenin dönemlik gelirine denk gelmektedir! Ücretli öğretmenlerin banka promosyonları kimler arasında nasıl bölüştürülmektedir?
-Mazeret izin hakkı yok! Hastalık ve refakat durumlarında sevk ve rapor alır ama ücret kesilir. Ücretli öğretmenlerin hastalanmaya hakkı yoktur. Sınıf öğretmenliği ve sosyal kulüplerde görev alır ama herhangi bir ücret ödenmez! Bu işi yapacaksın karşılığını almayacaksın(angarya)
- Kadrolu öğretmen gelince ücretli öğretmenin işine son verilir ( onur kırıcı)
- Yasal olarak çalışma alanı ve özlük hakları kısıtlıdır, istenmeyen herhangi bir durumda birinci dereceden suçludur.
- Deprem bölgesinde olan ücretli öğretmenlere deprem tazminatı ödenmez! Depremden sonra psikolojisi bozulur diye meslektaşlarımıza tayin hakkı verildi evi başına yıkılmış çadırdaki ücretli öğretmenin deprem tazminatına el konuldu okuldaki hizmetliler bu haktan faydalandığı halde!
- Uzman öğretmenlik adı altında 10 yıl kadrolu olarak devletin bütün nimetlerinden faydalanan kadrolu öğretmenlere uzmanlık ünvanı verilecekken 10 yıl ülkesine bedavaya hizmet etmiş olan ücretli öğretmene hiçbir hak verilmeyecektir. Ayrıca ücretli öğretmenlikte geçen günler uzman öğretmenlikten sayılacak diye bir madde eklenerek statüsü olmayan ücretli öğretmen bu haktan faydalanacakmış gibi kamuoyuna lanse edilmiştir. Hani ücretli öğretmen sadece askere giden veya doğum iznine ayrılan kadrolu öğretmenlerin yerine bakıyordu?
- Özel eğitim sınıflarında görev alan ücretli öğretmenlerimizin şartları ve sorumlulukları daha ağır olmasına ve bu sınıflarda kadrolu olarak çalışan özel eğitim öğretmeni diğer kadrolu öğretmenlerden daha fazla maaş almasına rağmen özel eğitim sınıfında veya özel eğitim uygulama okullarında ücretli öğretmen olarak çalışan arkadaşlarımız aynı ek ders ücretine tabi tutularak çok daha ağır durumlara maruz bırakılmaktadır.
- Ayrıca özel eğitim sınıfındaki herhangi bir derse giren veya idareci olup da kendisine ek ders yazılan ve bu sınıflarda görevliymiş gibi ek ders ücreti alan bir kadrolu öğretmene ek ders ücreti % 25 fazla ödenirken neden bu sınıflarda veya okullarda görev yapan ücretli öğretmenler için bu ücret % 25 fazla ödenmeyip oraya (ücretli öğretmenler hariç) maddesi düşülmüştür? Bumaddeyi kim uygulamaya koymuş neden bu şekilde vebalin de vebaline girilmektedir? Milli Eğitimdeki bu uygulamaları denetleyecek veya bu haksızlığa karşı çıkacak hakkaniyetli hiç mi bir yönetici denetleyici bulunmamaktadır? Nerde haktan hukuktan bahsedenler? Bunlar hak değil mi?
Peki, bu işin çözümü nedir?
Çözüm 1: Eğitimde kölelik sistemine bir önce son verilerek sistem içerisinde sömürülen öğretmenlerin geçmişe yönelik tüm hakları teslim edilmelidir!
Çözüm 2: Ücretli Öğretmenlerin okulda geçen yılları KPSS puanına eklenmelidir. Yıllara göre verilecek puanlar mağduriyetleri de ortadan kaldıracaktır. Çok çalışana yüksek puanlar eklenecekken az çalışana az puan eklenecektir. Puanların dönemlik verilmesi daha doğrudur. Yani her dönem için belli bir puan. Bu puanlamalar ücretli öğretmenlerden kısıtlanan maddi ve manevi kaybı giderecek seviyede olmalıdır!
Çözüm 3: Geleceksiz bir iş olamaz! Madem bu sistem kaldırılamıyor. Sistemin önü açılmalıdır. Belli bir süre yapanlar direk kadroya geçmelidir. Belirlenen sürelerin altında çalışanlara bir sözleşme imzalanmalı eksik günler tamamlandıktan sonra onlarda kadroya alınmalıdır. 20 yıl çalışanın bile bir yere varamadığı göz önünde bulundurulunca bu da bir çözüm yolu olabilir. Ücretli Öğretmenlik sistemi adı altında geçmişini kararttığınız öğretmenlerin bir de geleceklerini karartmayın. Gelecek umut demektir, bari umudumuzu elimizden almayın…
Y.N: Sizlerin talepleri özetle bunlar, bu sese, kulak verme, bu yakınmaları dikkate alarak sorunları çözme sırası MEB’de. Bakalım, görelim…