Hayat Keşkelerle Yaşanmıyor… Sayın Vekil, Çocukların Derslere Aç Girdiğinden Haberiniz Var mı?

"Yine sayın vekil! Son 22 yılda 20 bine yakın köy okulunun kapatıldığını, öğrenci sayısının azaldığını, 3.5 milyon çocuğun derslere aç girdiğini, iki arkadaş ortak simit alıp karınlarını doyurmaya çalıştığını, okul tuvaletlerinde bir kalıp sabun bile bulunmadığını biliyor mu?"

Evrensel ölçütler göz ardı ediliyor, iyiler kendine yer bulamıyor, olup bitenlerden ders çıkarılmıyor, kuşatılmış bir coğrafyada sağlam ve dik durabilmek giderek zorlaşıyorsa! Belirsizliğin hâkim olduğu ülkelerde Suriye’den Filistin’e, İran’dan Irak’a, Ürdün’den Lübnan’a, Rusya’dan Ukrayna’ya yaşanan belirsizlik ve kaos toplumu geriyor, umutları azaltıp, hayalleri bitiriyorsa! Böyle devam ederse ayakta kalmak, sağlam durmak çok zor diyerek bu bölüme; Çünkü ve ne yazık ki hayat keşkelerle yazılmıyor diyerek noktayı koyalım…

Bu girişten sonra konu başlığını açmaya çalışırsak; Nereden başlamalı, ne yapılabilir ya da nasıl yol alınır? Doğru soruları sormayı öğrenerek mi, sorunları doğru tespit ederek mi, yanıtları almak için ısrarcı olup, neden- sonuç ilişkilerini doğru kurarak mı? Yoksa hepsi mi?

Hoş bizim böyle bir sorunumuz zaten yok! Sayın yöneticilerimiz, daha sayın üst düzey yönetenlerimiz, en sayın en üst düzey yöneticilerimiz kilit aktör ve oyun kurucu olarak tüm dengeleri zaten kuruyor ve koruyor. Kararlı, tutarlı, saygın, kavrayan adımlar atarak sorunların üstesinden geliyor. O nedenle fiziksel, zihinsel, duygusal açıdan biz ülke olarak rahatız. Tek bir şey var! Kimi insan derttir, kimi insan derman, kimine yaklaşınca iyileşirsin, kiminden uzaklaşınca o kadar…

Hayalperestliğin faturası o kadar ağır ki!

“Dünya beşten büyüktür.” “Türkiye Türkiye’den büyüktür.” Gibi sözlere imza atan CB için İzmir milletvekili Ş. Bursalı demiş ki; “CB 23 yıldır milleti için dertleniyor. Milletine aşkla bağlı olan bir liderin dertlenmesiyle başladı bu yürüyüş. Hazırız, hazırlıklıyız.”

Acaba sayın vekil 10 milyon kişinin iş aradığını, beş gençten birinin işsiz olduğunu, artan kadın cinayetlerini biliyor mu? Ya da dert edindiklerinin arasında bunlar da var mı? Yine Sn. Vekil; Büyük Atatürk’ün tarihe sığmayan 57 yıllık hayat hikâyesinin 1881’de Selanik’te başladığını, o gün beşiğinde yatan sarışın bebeğin bir ülke kurduğundan, bir ulus yarattığından haberdar mı?

Tam da burada konuyu eğitime taşırsak!

Yine sayın vekil! Son 22 yılda 20 bine yakın köy okulunun kapatıldığını, öğrenci sayısının azaldığını, 3.5 milyon çocuğun derslere aç girdiğini, iki arkadaş ortak simit alıp karınlarını doyurmaya çalıştığını, okul tuvaletlerinde bir kalıp sabun bile bulunmadığını biliyor mu?

Ya da yükseköğretimde parayı basanın tez yazdırdığını, lisans tezinin 90 bin TL, doktora tezinin 140 bin TL’den yazıldığını, sahte diplomaların 160 bin TL’ye çıktığını biliyor mu?

Hal böyle iken DİB’in tüm sorunlar bitmiş gibi okullara genelge göndererek, Cuma hutbelerinde altını çizerek “piyango biletinin, hediye alıp vermenin, yılbaşı kutlamanın, eğlencelere katılmanın, bazı figürlere özenmenin” yanlış ve aykırı olduğunu ilan ettiğini duydu mu? Tüm bunların kime zararı varsa!

Ayrıca eti, sütü, yumurtayı unutan yurttaşın; “Oğlum çikolata istedi, sırası değil sonra alırız!” derken ağlayan annenin! “Doğalgazı açamıyorum, evde battaniyeyle oturuyorum!” diyen kadının! “62 yaşında maratoncu oldum, borçlarımı ödeyemediklerimden kaçmak için!” şeklinde yakınan babanın! “Çocuklarımla dışarıda yemek ve senede bir kez tatile gitmek istiyorum” diyen işçinin söylediklerinden haberi var mı?

12 ve 17 bin TL ile geçinmeyi uygun gören, ücrette asgari, verimde azami bakış açısını benimseyen yöneticilerimiz bünyede huzur bırakmadıkları için, durmadan sabır sınavından geçirildiğimiz bugünlerde acıyla, kederle, öfkeyle dolu satırlarda dolaştık yine. Daha fazla üzülmek ve üzmemek için burada bitirelim.

Özetle! Yurttaşın hayatı kolaylaşmasın, öğlencilere burs ve barınacak yer sağlanmasın, çocuklara süt dağıtılmasın, annelerin hayatını kolaylaştıracak yuva veya kreşler, az bir ücretle karın doyurulacak kent lokantaları, çay- kahve içilecek emekli lokalleri açılmasın, açan yönetimlere gözdağı verilsin. Yurttaşa layık görülen bu mu? Ve bu şu demek mi? "Siz 12 ve 17 bin lira ile geçinmeye devam edin." Öyle mi?