Hayatı ve yaşamı yerle bir eden kader planı!
Bir yanda her geçen gün artan yitiklere bakınca hemen her aileden bir veya birkaç kişinin artık olmayışı gerçeği! Diğer yanda Gaziantep Belediye Başkanının ağlayan depremzedeye hitaben; “Her şerde bir hayır vardır!” sözleri…
Günlerdir çaresizliği, acıyı, kederi, dondurucu soğuğu, “Ses ver, kimse yok mu, sesimi duyan var mı?” feryatlarını iliklerimize kadar hissederek yaşıyoruz. Ve durmadan soruyoruz? Kader denilen şey planını neden hep çürük binalar için devreye sokuyor ve acımasızca uyguluyor?
Bunun adı göz göre göre gelen ihmaller zinciri olmasın! Seçim dönemlerinde oy için acele çıkarılan imar afları olmasın. Risk analizi yapılmadan yeşil alanlara, zeytinlik arazilere verilen imar izni olmasın. Bilimden uzaklaşmak, kuralları ve denetimi yok saymak, liyakatsiz siyasi kadrolaşmaya sessiz kalmak olmasın…
Bunun adı yetkili kurum, kurul ve özelikle de yerel yönetimlerin; onarıma, kaçak kat çıkmaya, kolon kesmeye, plansız projesiz yapılaşmaya, dükkân genişletmeye gösterdiği tamamen duygusal (!) hoşgörü olmasın. Gerekçeleri uzatmak mümkün…
Gelelim olup bitene…
Bir yanda yardım isteyenler, diğer yanda yardım etmek isteyenler. Bir yanda bekletilen ve engellenen gönüllüler, diğer yanda defteri dürülenler, her yanda deftere kaydedilenler. Bir yanda Kenya’dan gelen çaylar kahveler, diğer yanda Sudan’ın yolladığı hurmalar. Bir yanda depremin ardından Belçika’da bir katedralde dayanışma amacıyla çalınan İstiklal Marşı. Diğer yanda Yunanistan devlet televizyonunda haberleri Türkçe olarak “Ben seni sevdiğimi dünyalara bildirdim!” şarkısıyla başlatan haberciler…
Bir yanda “Cennette kare!” diye pazarlanan binaların sahiplerine yeryüzünde cehennemi yaşatarak mezar olan apartmanlar. Diğer yanda enkaz altından çıkarılan depremin kayıp çocuklarının yaşama tutunma mücadelesi, ruhsal yaralarının iyileşme süreci yani bundan sonra yaşayacakları…
Bir yanda günler sonra gelen mucize kurtuluşlar, diğer yanda “evimiz evinizdir” ilanları. Bir yanda ülkemizden ve tüm dünyadan koşup gelen kurtarma ekipleri ve yardımlar, depremin vurduğu yerlerle kurulan gönül köprüsü, arada bir yaşanan sevinç ve mutluluk. Her yanda bitip tükenmeyen gözyaşı…
Bunun adı ihmaller zinciri olmasın!
Bir yanda yapı malzemesi çürük, temeli bozuk alanlarda sergilenen insani ve vicdani dayanışma. Diğer yanda ayakta kalabilen tek yapının bilim olduğu gerçeği. Bir yanda insan malzemesi sağlam, mayası temiz, gözü tok, gönlü yufka insanların dayanışması, halkın halk için halk tarafından kurtarılma çabası. Her yanda hikâyeleri, hayalleri, istekleri yerle bir olan on binler…
Keşke bir süre siyasi atışmaları askıya alsanız!
Bir yanda organize olamamaktan, tek bir ağızdan beklenen emirlerden, beceri yoksunluğundan, inisiyatif alamamaktan, bu koşullarda bile hava atmaktan, böbürlenmekten, rol çalmaktan, büyük afetlerde bile küçük hesaplardan, abartıdan kaynaklanan; ulaşımda, iletişimde, barınmada, enerjide, beslenmede, ısınmada yaşanan ciddi sorunlar. Diğer yanda önleri kesilse de gönüllü ordusunun olağanüstü çabası ve durumdan vazife çıkarma becerisi…
Bir yanda kahrolan, üzülen, acı çeken, bedel ödeyen milyonlar. Diğer yanda çabuk unutan, daha doğrusu hatırlamayan, ders çıkarmayan, yanlışta ısrar eden, hatalarından vazgeçmeyen, övünmeyi alışkanlık haline getiren mutlu azınlık…
Bir yanda göçük altında eksi bilmem kaç derecede göçüp giden canlar, bir yanda canları kurtarmak için canını hiçe sayanlar, bir yanda çıkarılan her canı kucaklayan kurtarıcılar. Diğer yanda etkisi kuşaklar boyu sürecek ve silinmesi zor izler bırakacak yitikler…
Bir yanda el tutan Azerbaycan! Omuz veren Lübnan! Koşup gelen Gürcistan! Kurtardığı kadına Türkçe seslenen Alman! Diğer yanda 8 bini aşan personelle 75 ülkeden gelen arama kurtarma ekipleri…
Kardeşimi kurtarın o küçüktür!
Bir yanda; “Kardeşimi kurtarın o küçüktür!” diye seslenen 8 yaşındaki ablanın ne belleğimizden, ne yüreğimizden silinecek feryadı! Diğer yanda unufak olan anılar, yaşamlar, hayatlar, tarihi ve kültürel miras…
Bir yanda yağmurdan daha çok gözyaşının hâkim olduğu topraklarda yüreğe kurşun gibi işleyen bakışlar, bir yanda aşağıda yaşanan umut dolu bekleyiş sürerken, yukarıda o umudu yeşertmek için cansiperane verilen uğraş. Diğer yanda hırsızlar, vurguncular, fırsatçılar, yağmacılar, talancılar…
Bir yanda her geçen saat biraz daha azalan umutsuz ve acı dolu bekleyiş. Diğer yanda kurtarma ekiplerinin kucağında görülen mucizeler! Ve Diyarbakır’da Yoldaş Apartmanında 12 yaşındaki Rüzgar Taş’ın yoldaşlığın hakkını vererek sarsıntıyı hissettiği anda rüzgar gibi yetişerek 5 kardeşini çıkarıp kendisinin yıkılan enkazın altında kalarak can vermesi…
Bir yanda oy ve para için affedilen ve fakat depremin affetmediği çürük binalarda yitip giden binlerce can. Diğer yanda Antalya Muratpaşa Belediyesi’nin deprem bölgesine gönderilmek üzere kefen hazırlamak amacıyla Meslek Edindirme Kurs Merkezinde oluşturduğu ekibin en acı mesaisi…
Bir yanda Osmaniye’de yaşamını yitiren Karslı hemşerim Öğretmen Ahmet Kaya, eşi Osmaniyeli gelinimiz Semiha Kaya, ailesini görmeye gelen kızı ve damadı Dr. Ceren ve Dr- Selman Kamik ve 3 aylık bebekleri Ahmet Kaya Kamik. Diğer yanda diğer kayıplarla birlikte bölgeden gelen ölüm haberlerinin İstanbul’da yüreğimize düşürdüğü tarifsiz acı...
Bir yanda her geçen gün artan yitiklere bakınca hemen her aileden bir veya birkaç kişinin artık olmayışı gerçeği! Diğer yanda Gaziantep Belediye Başkanının ağlayan depremzedeye hitaben; “Her şerde bir hayır vardır!” sözleri…
Özetle tüm soruların pek çok cevabı var ama şimdi susup bölgeden gelen sesleri dinleme zamanıdır…