İcap eden icra edildi öyle mi? Siz “kader” deseniz de bilim “ihmal” diyor…
Bir gece ansızın gelebiliriz diye gözdağı verdiklerimizin bir gece ansızın iyilik, kardeşlik ve dayanışma duygularıyla yardıma koşmaları…
Yerle bir olan kentlerin tarihçesini, turistik özelliklerini konunun uzmanlarına bırakıp, kader yerine ihmali, bilgisizliği, bilinçsizliği suçlayarak bugün yemeklerden gidelim ve şunu söylemekle yetinelim! Zamanında önlem alınsaydı;
Dondurmasıyla ün salmış Kahramanmaraş yerle bir olmazdı…
Arkeoloji Müzesiyle Künefesiyle, salçasıyla, ünlü Hatay’da, medeniyetler beşiği Antakya’da adeta atom bombası düşmüşçesine yıkılan binalar ve “Cennetten bir kare!” diye pazarlanan 250 daireli rezidans insanlara cehennemi yaşatmazdı…
Kayısısı dillere destan Malatya’da 3 yıllık binalar 1 dakikada çökmezdi…
Karpuzuyla, içli köftesiyle nam salan Diyarbakır’da 12 yaşındaki Rüzgâr Taş, taş yığınlarının altında kalan 8 kişilik ailesini kurtarırken kendisi hayatını kaybetmezdi…
Kavurmalı pilavıyla ünlü Adıyaman moloz yığınına dönerken enkaz altından yaralı kurtarılan G. Topbaş; “Biz kurtulduk ama Adıyaman silindi, geçmişimiz silindi!” diyerek gözyaşı dökmezdi…
Biberiyle, patlıcan kebabıyla, Borani çorbasıyla ünü sınırları aşan Şanlıurfa’da 60 bina yerle bir olurken 6 katlı bina 6 saniyede yıkılmazdı…
Fellah köftesi, içli köftesi, bici bicisi, şalgam suyuyla ünlü Adana’da yüzlerce insan hayatını kaybetmez, bunca bina çökmezdi…
Damak çatlatan baklavasıyla, Ali Nazik kebabıyla ünlü Gaziantep’te yüzlerce kişi vefat etmez, binlerce bina yıkılmazdı…
Patlıcanlı tavasıyla, Firik pilavıyla ün salmış Kilis’te 10 binler kâbusa uyanırken, 119 bina yıkılmazdı…
Etli kömbesi, kaburga dolması, ekşili köftesiyle ünlü Osmaniye’de 251 bina yıkılırken 695 kişi hayatını kaybetmezdi…
Geriye de; Sessizlik, karanlık, kimsesizlik, düğümlenen boğazlar kalmazdı…
Bu kara kışta evini, barkını, anasını, babasını, kardeşini, evladını, geçmişini, anılarını kaybedenlerin bundan sonra yaşayacağı dram gelip içimize kor gibi düşmezdi…
Yağmurdan daha çok gözyaşının aktığı kentlerde, aşağıda umut dolu bekleyişin yukarıda umut için çalışanların ortasında “Kızımı görmem lazım!” çığlıkları beynimizi de, yüreğimizi de ele geçirmezdi…
Bazen susarak, bazen sorarak konuşanların yüreğe kurşun gibi işleyen ve çok şey anlatan bakışları, etkisi kuşaklar boyu sürecek olan derin yaraların çok zor kapanacağı gerçeği, “Çok felaket yaşadım kabuk tuttu ama iyileşmedi. Günlerdir kayıplarım artıyor. Giden her canla acım katmerlendi. Koca bir hayatı, aile geçmişimi plastik bir torbaya koyup ben buradan nasıl giderim!” diyen ananın gözleri kan çanağına, yüreği yangın yerine dönmezdi…
Bile bile, göz göre göre, hatta göze sokularak gelen bu depremin ortasında sağ yanı enkaz, sol yanı moloz, önü yerle bir, arkası tuz buz, evi ortada yok, sevdikleri toprak altında kalan on binlerin acısı ülkeyi ele geçirmezdi…
Kaderin planı ve icap edenler icra edildi öyle mi? Bunun adı ihmaller zinciri olmasın!
CB ölenler enkaz altında, kalanlar kar altında iken acıyı ve öfkeyi hiçe sayarcasına: “Hiç endişe etmeyin. Bunlar kaderin planı içerisinde olan şeyler. Olanlar hep oldu. Milletimiz sabır gösterecektir. İcap eden, icra edilmiştir.” şeklindeki açıklamasıyla! Emine Erdoğan: “Cumhurbaşkanımızın talimatıyla ve cumhurbaşkanı uçağıyla bebeklerimizi Ankara’ya getirtip hastaneye yatırdık!” şeklindeki sözleriyle! AKP sözcüsü Ö. Çelik; “Cumhur ittifakı teşkilatları sahadadır!” konuşmasıyla! AFAD başkanı; “Kaynaklar CB’nin talimatıyla bölgeye sevk edildi” şeklindeki bu kadarı da pes dedirten sözleriyle, AFD yetkilisi; “Bakanlarımız CB’nin talimatıyla bölgeye intikal etti!” açıklamasıyla bir kez daha ‘bu neymiş’ dedirtmezdi…
Sormazlar mı? Sahada olan diğerleri tarafınızdan neden yok sayılıyor? Sahada başka kimse yok mu? Saha sadece iktidar ve ortağına mı açık? Bunun adın siyasetin vahşi yüzü mü, felaket sonunda bile yapılan ayrımcılıkta sınır tanımamak mı? Suçla ve rahatla, yok say ve sıyrıl mı?
Soru notu: O enkazın altında ne mi kaldı? Onarılması güç, sarılması zor, unutulması imkânsız, rehabilitesi yıllar isteyen ve dinmeyecek bir öfke ve bitmeyecek acılar yumağı…
Teselli notu: Bir gece ansızın gelebiliriz diye gözdağı verdiklerimizin bir gece ansızın iyilik, kardeşlik ve dayanışma duygularıyla yardıma koşmaları…
Özetle! Daha sonra ne mi oldu? Hayatlar değişti. Hayaller dibe vurdu. Zaman durdu…