İhmallerin ve Geçim Derdinin Yol Açtığı Ölümler!

Son 13 yılda ortalama her gün 5 işçinin çalışırken can verdiği, 2012 yılından bu yana 24 bine yakın emekçinin yaşamını yitirdiği ve adına iş kazası diyemeyeceğimiz ihmaller ve güvensiz çalışma koşulları yüzünden bazen beton mikserinde, çoğu kez inşaatta, yüksekten düşerek, kafasına kalas çarparak, bazen tarım sektöründe hayatların bittiği ülkemizde çalışma bakanının ne düşündüğünü merak edenlerdenim…

Yine hayatlarının baharında okuyabilmek için ya da yaşlılık çağında geçim darlığı yüzünden borç ödemek, taksit ödemek için çalışmak zorunda kalıp yaşamdan koparılanlar bu kadar çokken! 4 günlüğüne 3 uçakla seyahate gidenlerin ülkemizin dar boğazı ve geçim darlığı için ne düşündüklerini yaman merak edenlerdenim…

Yurttaş olarak yorgun, gergin, mutsuz, umutsuz olmayan var mıdır bilmiyorum. Ama görünen köy ortada! Toplumsal kutuplaşma, güven ve istikrardan uzaklaşma, bilinmezliğe doğru hızla yol alma, hesapsız kitapsız atılan adımlar, artan eşitsizlik, hız kesmeyen kadın cinayetleri, artan intiharlar ve ölümler, açlık, yıkım bu kadar çokken ufukta umut var mı diye düşünenlerdenim…

Önlenebilir nedenlerden ötürü yaşamını yitiren çocuklar…

Çocuk koruma sistemi etkin işletilmediğinden, giderek yoksullaşan ailelerine destek olmak adına çalışmak zorunda kaldıklarından 2024 yılında iş cinayetlerinde, bazen gördüğü şiddet yüzünden, bazen soba ve doğalgaz zehirlenmeleri sonucu 777 çocuğumuzu yitirdik.

Gerek dünyada, daha çok ülkemizde ekonomik, sosyal, siyasal, savaş gibi krizlerin ortasında çocukluklarını yaşayamayan, yaşamdan koparılan, 10 yaşın altında bile çalışan çocuk işçi ölümleri için yönetim kademesinde ne gibi önlemler alınıyor? 402’si tarım ve orman, 88’i inşaat-yol, 53’ü metal, 51’i ise eğlence ve konaklama iş kolunda yaşamını yitiren yüzlerce çocuk için ülkemizi yönetenler ve adaletten söz edenler ne düşünüyor?

Yine TÜİK’e göre yüzde 8, gerçek orana göre yüzde 28 olan işsizlik, bir türlü söndürülemeyen mutfaktaki yangın, ateşi düşmeyen zamlar yüzünden çocukların ve gençlerin eğitimden koparak aile bütçesine yardım amaçlı çalışmaları, zorlu koşullarda yaşamlarını yitirmeleri hakkında ülkemizin anlı şanlı bakanları ne gibi önlemler alıyor?

Her şeyin hızla akıp akıp gittiği, umutların, hayallerin yarım kaldığı günümüzde; yaşam özeti mi yaşamların özeti mi saydığımız yarım kalan hayatlar artarken! Gençlerimizin iş bulmakta zorlandığı, genç ve eğitimli işsizliğin yüzde 40’lara dayandığı, yıllardır iş bulamamanın yarattığı özgüven bunalımı, kaygı, sosyal yaşamdan kopma, yarın endişesi, gerçekleşemeyen hayallerin iç dünyada yarattığı karmaşa onları arayışa iterken!

Artık ve ne acıdır ki binlerce çocuğumuzun annesi mezarda, babası hapishanede, kendileri evlerinde ya da devlet koruması altında yaşarken! Yolların nasıl yürüneceği, yokuşların nasıl aşılacağı, zorlukların nasıl ortadan kalkacağı belliyken! Akıl, tutku, sabır, sevgi vb gibi değerler unutulmuşken! Rahat uyumak mı? Pardon…

İtiraz ve onay arasında sıkışıp kalındığında temel sorun şu oluyor!

Bu yazının konusu olsa da olmasa da! Normal ve kaçınılmaz diyerek yorum ya da tahminde bulunursak; eleştirel tonlamanın hakim olduğu, korku ikliminin, gözaltıların, gözardıların, stratejik hataların, kurumsal hafızadan ders almamanın ciddi risk yarattığını görürüz. Yine oluşmayan ve olgunlaşmayan sorunların arttığını, yönetim kadrosunun ideolojik bagajlarının gençler adına umut vermediğini, sonuç olarak; önce içine sonra odasına kapananların! Yarınlarından ve hiçbir şeyin değişmeyeceğinden emin oldukları için mutsuz ve umutsuz olanların! "Ben geçmişlerine sahibim, sen geleceklerine!" diyerek evlatları için üzülen ana babaların arttığını görürüz.

Yine TÜSİAD’ın açıklaması üzerine Adalet Bakanının; "Türkiye, eski Türkiye değil!" şeklindeki son derece açık, anlaşılabilir ve net mesajının! 819 milyon liraya mal olup, 986 kişilik kapasiteye sahip cezaevi için Siirt milletvekilinin; "Bu cezaevi Siirt ekonomisine ciddi katkı sağlayacak!" şeklinde ifade ettiği sevincin toplumda yarattığı mutluluğu görürüz!

Dipnot: Bu yazı gerçekleri fonda tutarak iç sesi yansıtmak amacıyla Dostoyevski’nin; "İnsan yeryüzünde olan şeyleri görmezlikten ve bilmezlikten gelme hakkına sahip değildir" sözü fonda tutularak yazıldı. Hele de bugünden geriye bakınca olup bitene şaşırmaktan öte kala kaldığımız bugünlerde…

Etiketler
Gözaltı Açlık İş cinayeti Çocuk işçi