Kaleme Söz Geçmeyen Anlar ve Unutulmayanlar
Özetlemek gerekirse önümüzde karışık ve karmaşık bir tablo, karşımızda üşüten siyasal bir iklim, yönetim katında umut vermeyen açıklama ve davranışlar varlığını sürdürünce kaleme söz geçmiyor ya da nasıl geçsin?
CB kendi siyaset tarzını üç ana başlıkta özetlemiş; “Ayrıştıran değil, birleştiren.” “Kutuplaştıran değil, kucaklaştıran.” “Toplumun tüm kesimlerini ortak değerler etrafında buluşturmaya çalışan!”
Son derece önemli ve olumlu bulduğum bu açıklamayı okuyunca çok duygulandım ve çok etkilendim. Adeta siyasi bir manifesto gibi, örnek alınası bu üç madde keşke hayata geçseydi, uygulanabilseydi siyasal iklim bu kadar gergin olur muydu diye düşündüm?
Yine ve yeniden işsizlik sorununa dönersek; ülkemizde her 100 kişiden sadece 38’inin düzenli bir işinin olduğu! Yüzde 80’inin yoksullukla burun buruna yaşadığı! En açık göstergelerden biri olarak İstanbul’da belediyelere yapılan yardım taleplerinin geçen yıl 871 bin iken, bu yıl 2 milyona dayandığı! İŞKUR’a başvuruların 1.3 milyonu aştığı! Yoksulluk sınırının 72 bin TL’yi, açlık sınırının 22 bin TL’yi bulduğu! TÜİK’in yontulmuş ve azaltılmış oranlarının bile 3 milyonu gösterdiği! (Oysa işsizler ordusu 11 milyona dayandı!) gençlerin ve doktorların ülkeyi terk ettiği! 49 günde 116 kadının daha öldürüldüğü! Boşanmaların tavan yaptığı günümüzde CB’nin sözleri ne kadar duyarlı, değerli ve yerinde değil mi?
Yönetimin her kademedeki bakış açısı, kimin nerede, nasıl, ne yaptığının ve ne söylediğinin net olarak görülmesi, iyi niyetli, samimi, sahici duyguların dışa vurumu ülke yönetiminde ve tarihe geçmede ne kadar kıymetli yaşayarak görüyoruz değil mi?
O nedenledir ki 57 yıl yaşayan, 86 yıldır yaşatılan, savaşlar kadar barışlarında kahramanı olan, küresel ve bölgesel barışlar için çaba harcayan, tüm bölge ülkelerinin yararını gözeten adımlar atan GAZİ gibi bir öncüyü- önderi, lideri örnek almak varken bu arayış niye?
Yine 86 yıl sonra hala Büyük Atatürk yurtsever, vefalı, değerlerine bağlı kesimi ortak paydalarda buluşturmayı, giderek artan bir sevgi, saygı ve sahiplenme duygusuyla toparlamayı sürdürüyorken bu yok sayma neden?
Özetle! Kurucu irade ve destansı cumhuriyetimizle hiç bitmeyen bu hesaplaşma daha ne kadar sürecek? 86 yıldır yaşayan Atatürk’le 86 dakikada unutulacak olanların bu anlamsız savaşı daha nereye kadar devam edecek?
Demem o ki; 57 yıla bir asır sığdıran ve Adı "Atatürk" olan mucize sayesinde bir baltaya sap olanlardan biri olarak, ziyaretleri ziyafete dönüştüren annelerimiz sayesinde belli bir yemek düzeyine, ev düzenine ve aile kültürüne sahip kuşaktan biri olarak! Cumhuriyetin kürsülerinde eğitim alan nesilden biri olarak dünden bugüne baktığımda bizim kuşağı daha şanslı gördüğümü söylemeliyim…
“Boğula, boğula yüzmeyi öğrendim!” diyen çilekeş kadınların! 19 yaşındaki kızı öldürüldüğünde; “Olan kızıma oldu, ben kızımdan oldum!” diye haykıran annenin! “Çocukken büyük, şimdi küçük hayallerim var!” diyen gençlerin! Hırsları, planları, toplumsal, kurumsal ve ekonomik çöküşü hızlandıran liderlerin çokluğunu görünce! Nelere mi ihtiyaç var? Mantık, duygu, gerçeklik, düşünce bağı kurmaya çalışarak akla takılanları sıralamak o kadar zor ki!
Sırada; nasıl, niye, neden, niçin diye devam eden çünkü dedirten sorular var…
13 yılda 600 bin kişinin hayatını kaybedip, 6 milyon kişinin ülkesini terk ettiği Suriye’ye bakınca!
İPA’nın (İstanbul Planlama Teşkilatı) “Boşta gezen gençlerin sayısı 79 ilin nüfusundan fazla. 5 milyona yakın gencimiz ne bir işte çalışıyor, ne okuyor. Gençlerin yüzde 53’ü de yurtdışında yaşamanın hayallerini kuruyor!” şeklindeki açıklamasını okuyunca!
Hiç istihdam yaratmadan, aksine limanlarımızı, fabrikalarımızı, işletmelerimizi satıp, dağlarımızı, madenlerimizi, sahillerimizi yabancılara ya satıp ya kiralayıp “yerli ve milli anlayışla!” yönetilen ülkemizi görünce!
11 ayda 1708 can kaybının yaşandığı 164 iş cinayetini, aile hekimlerinin "eziyet yönetmeliği" diye adlandırdığı yeni yönetmeliğin onlara dayattıklarını duyunca!
Sokağın ve halkın gündemini belirleyen konuların başını çeken; derinleşen yoksulluk, gelecek umudunu yitiren gençlik, korunamayan çocuklar, şiddetin boy hedefi kadınlar, liyakatsizlik, gerici ve çağdışı uygulamalar, dış ticaretteki alarm zilleri, faturanın her daim emekçiye çıkarılması, 2 milyon nüfusu olan Gaziantep’te 500 bin Suriyelinin varlığı gibi sorunların çözülmediğine tanık olunca!
Özetin özeti şu ki; Sık sık yazılıyor ama yinelemekte yarar var. Bunca konu ya başka bir yazıya sıkıştırılır, ya da başka yazılara ancak sığar bir…
Çıkaracağımız dersleri yok sayarsak, elde edeceğimiz başarıları görmezden gelirsek, hele de akıllı ve akılcı davranmazsak daha çok kaybederiz iki…
Okur iletilerine göre; Bilgi ve duygu yüklü konular akılda daha çok kalıyormuş üç...