Sayın Bakana Öneri Paketi: 'İşsiz Gençler' Gerçeği İlgi Alanınıza Giriyor mu?
"Dışarda suç örgütlerinin cirit attığı, evde işsizliğin sorun yarattığı, torpillerin ve mülakatların hayalleri bitirdiği, anne ve babaların; 'büyüttük, okuttuk, işe girmesini beklerken evde oturuyor!' diye yakınıp üzüldüğü ev gençlerinin ailelerine muhtaç olduğu gerçeği ilgi alanınıza giriyor mu?"
Vakti ve nakdi bol olanları ne kadar ilgilendirir bilemeyiz ama olup bitene baktığımızda ne kadar çok sorunun havada asılı kaldığını, ne çok kurumun, kadronun, kuralın artık önemsenmediğini, “ben yeterliyim, ben değerliyim, ben ne dersem o!” demenin ne kadar yaygınlaştığını görürüz…
Zaman geçtikçe anlamı derinleşen, güçlenen anılara, özlü sözlere, parasızlığın ve pahalılığın at başı gittiği ülkemizin ekonomik tablosuna, içinde hasret yerine hasetlik büyütenlerin bolluğuna, belleğin taşımakta zorlandığı ağır yüklere takılıp kalınca; içimizden de olsa böyle gelmişse de böyle gitmesin dediğimizi biliyoruz…
İzaha muhtaç konuların ve itiraz ettiğimiz dayatmaların çokluğuna, sitem, kaygı ve kızgınlıklarımızın karşılıksız kaldığına, umutların ve beklentilerin azlığına, havada, karada, her daim her yer ve her karede yer alanların değişmezliğine, inat, sabır ve sebatın pek de işe yaramadığına bakınca! Mahcup, muhtaç ve mecbur olmamak için ne çok şeye özlem duyuyoruz…
Cinsiyet eşitsizliğinde 147 ülke arasında 124. sırada yer alarak Malezya, Afganistan gibi ülkelerle anılınca! Kadınların aydınlık bir yaşam ve güvenli sokaklar sorununun hala çözülemediğini, aile bütünlüğü içinde doğurganlığı ile ön plana çıkarıldığı politikalar izlendiğini görünce! Her ne kadar TÜİK her zamanki iyimser bakış açısıyla yalnız yürürken kendisini güvende hisseden kadın oranının yüzde 57 olduğunu açıklasa da gerçeklerin öyle olmadığını, 4 kadından üçünün “kendimi güvende hissetmiyorum!” dediğini duyunca! Tüm bunların adı akıl tutulması mı? Halkın zekâsıyla alay etmek mi? Ben yaptım oldu mantığı mı? Hepsi mi? Soruları eşliğinde bir kayıt düşmek istiyoruz…
Söz buraya gelmişken hem olup biteni, hem olanı bitmeyeni, hem de bakan önerilerini özetleyelim…
Bunca sorunla boğuşurken, içimiz sıkılmış, umudumuz azalmışken asgari ücreti açıklayan Bakan Işıkhan’ın çözüm yollarını ve çareyi şöyle sıraladığı öneri paketiyle hayat buluyoruz, ne diyor bakan? “Ücret yetersizliği en önemli stresördür. Bunun için nefes kontrolü, yoga, masaj ve psikoterapi yapın. Derin gevşeme tekniklerini öğrenin, koşu ve aerobik yapın, anlamlı ve doyurucu bir işe girin!”
Sn. Bakana ayağı yere basan, yapılması çok kolay olan (!) öneri paketi için, anlamlı ve doyurucu iş tavsiyesi için teşekkür ederiz de! De’si şu ki; Dur durak bilmeden kürsülerden hutbelere, toplantılardan buluşmalara dil ve içerik olarak, yaşam biçimlerini tehlikeye sokan sözlerin söylendiği ve ciddi bir tehdit dilinin oluşturulduğu günümüzde, toplumsal dinamikleri ayrıştıran gergin ortamın yarattığı stres nasıl bastırılacak? Ya da daha kolay olan(!): “Tatlıları seyrek yiyin, çerezleri azaltın, size yarayacak gıdalar tüketin. Hiç yemediğiniz bir şeyler yiyin, hiç gitmediğiniz yerlere gidin, fırsatlar yaratın.” Şeklindeki bu çok masrafsız(!) öneriye mi kulak verilecek?
Sn. Bakana eğitimciler ve kadınlar adına bir öneri paketi de bizden olsun!
325 bin üniversite öğrencisinin büyük umutlar ve hayallerle girdikleri okullarını yoksulluk nedeniyle bıraktığını ya da kayıt dondurduğunu duyunca! Bakanı dinleyip yoga yapmak mı gerekir? Yoksa akıllı ve akılcı projelerle bu soruna yönetimin ve MEB’in çözüm bulmasını beklemek mi?
Yine yetkililerin 15- 29 yaş arasındaki iş bulma umudunu ve cesaretini kaybeden 2 milyon 896 bin gencimizin okumadığından ve çalışmadığından haberi var mı? Ülkemizin bu oranla OECD ülkeleri arasında Güney Afrika’nın ardından ikinci sırada yer aldığı yönetim kademelerinde duyuldu mu? Ya da Costa Rika ve Peru’nun bizden daha iyi durumda olduğundan haberdarlar mı? Keza durmadan artan genç işsizliği bizi yönetenleri ne kadar ilgilendiriyor?
Dışarda suç örgütlerinin cirit attığı, evde işsizliğin sorun yarattığı, torpillerin ve mülakatların hayalleri bitirdiği, anne ve babaların; “büyüttük, okuttuk, işe girmesini beklerken evde oturuyor!” diye yakınıp üzüldüğü ev gençlerinin ailelerine muhtaç olduğu gerçeği ilgi alanınıza giriyor mu?
CB; “Emeklimizi enflasyona ezdirmedik!” diyerek yine ve yeniden halkımızdan “sabır, metanet ve anlayış” istedi. Bakan Şimşek; “Orta gelir sınıfındayız ama zenginler kulübüne 1-2 yıl içinde girebiliriz!” dedi.
Harika yeni yıl dilekleri de! De’si şu ki emeklilerin hayatı indirimleri kollamak ve kovalamakla geçiyorken! Emeklilerin çoğu tatil yapmayı unutmuşken! Dar gelirli yaşam ve açlık mücadelesi verirken! Yüzde 30’u ısınamayan, yüzde 40’ı et tavuk alamayan yurttaşın, açlık sınırının 21 bin, yoksulluk sınırının 68 bin TL’yi geçtiği, 2024 yılında 608 kadının öldürüldüğü ülkemizde halkın payına sabır, metanet ve anlayış düşer mi? Ya da niye düşsün? Hele zenginler kulübüne girelim onu da o gün konuşuruz…
Hatırlatma notu: Aileyi güçlendirecek, ekonomiyi düzeltecek, gençleri işsiz bırakmayacak, eşitliği sağlayacak, kadının yaşam hakkını güvence altına alacak, onun sosyal, ekonomik, siyasal statüsünü göz ardı etmeyecek, eşitlikçi ve özgürleştiren politikaları ele alarak stresi bitirmeyi düşünüyor musunuz? Eğer düşünürseniz ve bunlar gerçekleşirse biz hayatı yogasız da yönetir, yetinmez sabır, anlayış metanet bile gösteririz…
Önemli not: Yöneticilerin küresel bakıp, ülkesel düşünmeleri gerekmez mi? Bakanın önerilerini duyunca kendimi İsveç, Norveç, Danimarka’da hissettim. Bakan Işıkhan ışık saçmayı oralarda mı öğrendi diye de merak ederek…