Seçimler ve yarınlar! Sorunlar hep varsa neden var…

Kuşkusuz ki başarı öykülerinin yol arkadaşları arasında hatalar da vardır. Ama keskin ve kesin U dönüşlerini açıklamak zordur, hele de halkın ana sorunları tavan yapmışken, derde deva olmak yerine ikbal peşinde koşulurken…

Seçim sonuçları açıklanmadan yazmak gerçekten zor! Pazartesi nasıl bir güne uyanacağımızı bilemiyorum. Bildiğim o ki her türlü siyasi ayak oyunlarına, pazarlıklara, ilkesizliklere açık bir seçim sürecine tanıklık ettik. Ekonomik sorunlar siyasi sorunların altında kaldı, deprem bölgesinin yaraları sarılmadı, hayat pahalılığı, enflasyon, işsizlik, kadın cinayetleri dikkate alınmadı, kiraların son 4 yılda yüzde 583 arttığı unutuldu, insanların acil durum çantasında nelerin olduğu, hep varsa neden var olduğuna kulak asılmadı…

Hiçbir seçim kampanyası daha önceleri böyle geçmedi. Yalandan iftiraya, kasetten montaja, tehditten ayar çekmeye, siyasi aktörlerin nefret söyleminden kutuplaştırıcı konuşmalarına, toplumun sinir uçlarına dokunan ötekileştiren sözlerden meydan okumalara, küçümseyen, yaftalayan, tehdit eden, suçlayan kürsü konuşmalarından çatışma yaratan ve gerginliğe zemin hazırlayan ekran performanslarına, hoşgörüden uzak hınç dolu açıklamalara kadar yok yoktu…

Ne ararsan var dedikleri cinsten bir kampanya yürütüldü. Korktuğu için korkutanlardan, heyecanı değil kaygıyı körükleyenlere, yetkili makamlarda oturanların provokatif söylemlerinden parmak sallamalara, sürekli bağırmalardan öfkeli suratlara, meydan okuyan tümcelerden iftiralara, içi boş senaryolardan kendine payeler biçen etkisiz elemanlara kadar her şey görüldü. Oysa duyarlılığı ve tutarlılığı olan ahlaki, insani, vicdani boyutlar içeren akıllı, ilkeli, dirençli, bilinçli soluklu bir kampanya süreci yaşanmalı ve yaşatılmalıydı…

Cumhuriyetin kuruluş felsefesi hem aklımızda hem kalbimizde yazılı iken! Cumhuriyet kurulduktan sonra Musiki Muallim Mektebi, Devlet Konservatuarı, Devlet Tiyatroları, Devlet Opera ve Balesi, Türk Dil Kurumu, Türk Tarih Kurumu açılırken; Cumhuriyetin ikinci yüzyılına aşınmış, hesaplı kitaplı adımlarla örselenmiş, içi boşaltılmış sanat kurumlarıyla girilmemeliydi. Müziğin her kolu, sanatsal yetenek, güzellikler kötülüğe, nefrete, şiddete, düşmanlığa, kin ve intikama kurban edilmemeliydi. Ekonomik ve toplumsal sorunlar geri plana itilip, algı yönetimi belirleyici olmamalıydı. Toplumdan gelen güçlü değişim talebi göz ardı edilmemeli, “benden olan olmayan, biz ve onlar!” diyerek sürekli sınırlar çizilmemeliydi. Yandaşlara yer açmak için hakları olan eğitimden, hak ettikleri işlerden yoksun bırakılanların sayısı durmadan artarken, kucaklaşma yerine kutuplaşma havası yaratılmamalıydı…

Yani! Yanisi şu: Siyasilerin açıklamalarını dinlerken eğitim ve kadın bölümlerinde durumdan vazife çıkarıp doğrudan üzerime alınıyor, sıklıkla eski yazılarımdan alıntı yapmaya çalışıyorum.

MEB açıklıyor! Zorunlu eğitim çağında 5-17 yaş arası 500 bin çocuk, ailelerince sınıftan alınıp çalışmaları için tarlalara götürülmüş. Tabipler Birliği korkutan doktor göçüyle ilgili açıklama yaparak, yurtdışına gitmek isteyen hekim sayısının kırk kat arttığını söylüyor. Gel de yazma…

Talim Terbiye Kurulu, tarihte önemli rol oynamış şahısların hayatlarına yer verip, Mevlana, Hacı Bektaş, Ahmet Yesevi, Hacı Bayram’ı anlatırken nedense Atatürk ve Cumhuriyeti kuranlara tek satır yer vermiyor! Gel de değinme…

Ders kitaplarında “Kök değerler” başlığı altında; adalet, dostluk, dürüstlük, öz denetim, sabır, sevgi, saygı, sorumluluk, vatanseverlik, yardımseverlik vurgulanırken vefa ve değerbilirlik yok sayılıyor. Gel de bu çelişkiye dikkat çekme…

Önümüzde bulduklarımız, görerek yaşadıklarımız…

Özetle! Bu süreçte siyaset sahnesindeki keskin ve ani dönüşler halkın umudunu, siyasilerin itibarını azalttı. Sayıları her gün biraz daha artan zorunlu ve sorunlu misafirlerin ülkemizin demografik, sosyolojik, politik, kültürel yapısını ne kadar bozduğu, tahrip ettiği görülmedi. Irak’tan Pakistan’a, Bangladeş’ten Afganistan’a, Afrika’dan Suriye’ye Türkiye mülteci işgali altında iken, huzurumuzun ve ekonomimizin giderek bozulduğu, devletin verilerine göre her aile için ayda 200 dolar harcandığı, son iki yılda 200 bin Suriyelinin vatandaş olduğu, 13 yılda 210 milyar dolar gelirden olduğumuz, bunun bütçeye ek maliyeti hesap edilmedi…

Özetin özeti: Kuşkusuz ki başarı öykülerinin yol arkadaşları arasında hatalar da vardır. Ama keskin ve kesin U dönüşlerini açıklamak zordur, hele de halkın ana sorunları tavan yapmışken, derde deva olmak yerine ikbal peşinde koşulurken…

Etiketler
Ordu Seçim