Söz, Dinleyici ve Okurların: Ortak Sevdamızın Adı Atatürk

Bugün sözü okurların ve dinleyicilerin yorumlarına bırakalım…

Bazen çerçeveletilecek değerdeki sözler duyar, yorumlar okur, onaylayan bakışları ayakta alkışları görür, her şeye rağmen devam dersiniz ya!

Baskıya yetiştirmek için zamanla yarıştığınız kitaplarınız, kısa bir sürede hazırladığınız ama arkasında geceler boyu çekilen uykusuzlukların, inip çıkan tansiyonun, denetlenemeyen nabız atışının, göz numaralarının artışının yattığı yazılarınız, yani özverinin hâkim olduğu özel bir çaba, özetle bir ömür vardır ya!

Cumhuriyetin imkânlarıyla bir baltaya sap olan kuşaktan biri olarak borcunuzu ödemek, sorumluluğunuzu yerine getirmek için her koşulda kilometre hesabı yapmadan koşarsınız ya!

Büyük Atatürk’e, destansı Cumhuriyetimize, kadına, kadın sorunlarına emek veren, omuz veren, arka çıkan, sahip çıkan değerli kişi ve kurumlarla buluştuğunuzda özellikle kadınlar için çok önemli ve kıymetli olan tarihler, anılar, sözler gözlerinizi doldurup, sesinizi titretip, salonda duygusal rüzgarlar estirir ya!

Kendi adıma! Kişisel tarihimin en mutlu anı, kendi duvarlarımı ve bariyerlerimi yararak, kazıyarak aştığım sorunları ve yanıtlayamadığım soruları masaya, kürsüye yatırdığım salonlarda okurlarla, konuklarla buluştuğum anlardır. Yine kendimi rahat ve emin hissettiğim iki yer vardır, klavye ve kürsü…

Evet, bu iki sözcüğün ardında yatan sabır, çalışma azmi, gayret olmasa geçmişin deneyimiyle, güncel sorunlarla baş etme dürtüsü ve gelecekten beklentiler harmanlanmasa işler çok zor yürür. Yazıları, izlenimleri, makaleleri, kitapları yazarken, paylaşırken zorlanırsınız, yorulursunuz, bazen risk alırsınız. Çünkü okuyarak, izleyerek, dinleyerek, araştırarak kendini beslemenin faturası vardır. Ancak sonuç başarılı, dönüşler ve yorumlar olumlu ise kendinize küçük sevinçler, övgü payları ve payeleri yaratmaya çalışır, gözünüze, ruhunuza, duruşunuza iyi gelenleri, huzur verenleri dikkate alır, kulak kabartır, sonuçta da kendinizi daha güçlü, daha umutlu hisseder, yalnız olmadığınıza sevinirsiniz…

Ben bu girişi neden yaptım?

Ümraniye’den Bakırköy’e! Tuzla’dan Mecidiyeköy’e! Fenerbahçe’den Bostancı’ya! Moda’dan Ataşehir’e! Kozyatağı’ndan Kadıköy’e! uzanan yoğun bir tempoyla Cumhuriyet coşkusunu ve Atatürk özlemini hissedip hissettirerek buluştuğumuz toplantılarda salonlara sığmayan konuklarla bir kez daha yoktan var edilen destansı cumhuriyetimizin arka planını, o eli öpülesi vazife kuşağının emek ve çabalarını paylaştık. Yer yer ağladık, bazen çok duygulandık, bazen Cumhuriyet trenine binip, gerilere gidip nereden nereye diye hayıflandık ama hep düşündük…

Şimdi okurlarımın hoşgörüsüne sığınarak geri dönüşlerden bir kısmını paylaşmak istiyorum. Önce sağlık ordusundan gelenler;

“Meslek hayatımda başlarında Yozgat Boğazlıyan’da çalışırken, köylü kadın hastalarımın nasırlı elleriyle getirdiği ürünler beni çok duygulandırırdı. Aradan bunca zaman geçti sizin yazınızı okudum, çok etkilendim teşekkür etmek ve iyi ki varsınız demek istedim!” Diş hekimi Mesut Aksoy

“Neşe Hocam! Sağlık ordusuyla ilgili yazınıza ne kadar minnettar olduğumu anlatamam. O kadar az anlaşılıyoruz ki bazen en yakınlarımızın, ailemizin bile bizi anlamadığı olur. Siz bizimle nöbet tutmuş gibi, hastamızın kaybının acısını yaşamış gibi, kan, ter, gözyaşıyla, emekle yoğrulmuş gibi biliyorsunuz bizi. Kaleminize sağlık, hep yazın inşallah!” Dr. Tahir Yıldız Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı

“Neşe Hocam! 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı etkinliği programımızda; günün anlam ve önemiyle ilgili konuşmayı sizin gibi değerli bir uzmandan dinlemenin bizleri çok mutlu ettiğini belirtmek isterim. Akıcı ve anlaşılır anlatımınızla farklı yaş gruplarının bulunduğu böylesine kalabalık bir grubu dikkat çekici hikâyelerinizle keyifli bir yolculuğa çıkardınız. Farklı hayatları, farklı sevinçleri, farklı hüzünleri olan dinleyicilerimizin Cumhuriyet ve Atatürk sevgisiyle Türk kadınana sağladığı hakların gururuyla aynı duygularda buluşmasını sağladınız. Birilerinin hayatına dokundunuz, program süresince farklı duyguları bir arada yaşattınız. Cumhuriyetin Türk kadınına sağladığı haklarla ilgili konuşmanızda yer verdiğiniz kısımları başımız dik ve gururla dinledik. Personelimiz ve salonu dolduranlarla süreçten büyük keyif aldık. Kitaplarınızı merak edip soranlar oldu. Bize zaman ayırdınız, konuşmanızın her dakikasına dinleyicilere fayda sağlayarak programa katkıda bulundunuz. Teşekkür eder, yine bekleriz. Program sorumlusu…

“Sevgili Neşe Abla! Sana abla dememin sebebi seni o gün kendime yakın görmemdir. İlk bunu belirtmek isterim. Sesindeki şefkat, insanın kendini bulmasını sağlıyor. Siz konuşurken sanki zamanda geri gittim ve Atamla cephede buluştum. Çünkü anlattıklarınız atamıza karşı daha çok sevgi, özlem ve zafer duygusu yarattı bende. O nedenle bana kattıklarınız için size teşekkürlerimi sunuyorum.”

“Sevgili Neşe Ablam! Öncelikle kurumumuza gelip bize anlattığınız her şey için çok teşekkür ederim. Bize anlattığınız anılar bizi gerçekten çok etkiledi. Atamızı böylesine sevip, gururla anlatan insanları gördüğüm zaman ben de çok gururlanıyorum. Size geldiğiniz için burada kalan arkadaşlarım adına da teşekkür ediyorum.”

“Vatan sevgimizi birlik ve beraberlik içinde yaşadığımızı, büyük bir millet olduğumuzu, yüce önderimizin tekrar ne kadar büyük ve ihtişamlı bir lider olduğunu bir kez daha bizlere hatırlattınız. İçimdeki vatan sevgisi ve Atatürk aşkını bir kez daha ortaya çıkarttınız. Burada olmanızdan mutlu olduk. Neşe ablam sayesinde Yüce Önderimizi tekrar hatırladık, andık ve gururlandık. Teşekkürler”

Önemli not: Yorumlardan da anlaşılacağı gibi! Ortak sevdamızın adı Mustafa Kemal Atatürk! O bizim kimsemiz. Dar zamanlarımızın açarı, sorularımızın cevabı, vazgeçmememizin, direnmemizin, dik duruşumuzun adresi, borçlu olduğumuz yegâne kişi. Onu tanıdıkça sevdik, anladıkça güvendik, inandıkça ardından gittik. O’nun ışık saçan sözlerinin kapısından girenlerin bir daha çıkmadığını gördük.

Çünkü! O’nun her bakışı, her sözü birlik ve beraberliğimiz için, azalan umutlarımız, kırılan hayallerimiz için, yerel ve evrensel dehasının yarattığı ışığı ve kararlılığı yansıtıyor.

Çünkü! Tarih ve olaylar her dakika, her saat, her zaman Atatürk’ü doğruluyor ve haklı çıkarıyor.

Özetle! Ona anmakla yetinmeyip anlayalım da…