Umuda yolculuk…
50 bin kişinin yitip gitmesine neden olan ihmaller zinciri devam ederken, ekonomik çöküntü, artan hayat pahalılığı, duyulmayan sessiz isyanlar sürüp giderken! Gel de bu yola taş koyanlarla umuda yolculuk yap…
Sınırsız bir umutsuzluk, bitip tükenmeyen bir bıkkınlık, yılgınlık, kızgınlık ortama hâkimken, korku dağları beklerken, hele de kaygı tavan yapmışken başlık pek uymadı ama olsun. Umut fakirin ekmeği derler…
Birbirimize derman olacak reçetelere ve ilaçlara her zamankinden daha çok ihtiyaç duyarken! Bazı öneriler her zamankinden daha çok değerli iken! Aylar, yıllar kadar anılar ve akılda kalanlar da önemli iken! Yan yollara sapmadan, dosdoğru yürüyerek, yolları özenle tırmanarak bir yerlere gelmek özlenirken! Mücadele, umut, bilim ve öğrenme isteği yan yana pek de yürümezken! Muadiller, muhataplar, hasımlar, hısımlar birbirine karışmışken! Belleğimizde sınırsız tatlar bırakanlar unutulmazken! İnsanlar bazen konuşarak anlatamadığını susarak anlatırken! Gel de umutlan…
Başta kadına şiddet olmak üzere boşanma, nafaka, çalışma hayatı gibi yaşamın her alanında kadınları daha fazla mağdur edecek 6284 sayılı yasayı masaya yatırıp, tartışmaya açanlar, pazarlık aracı yaparak Cumhuriyet’in kurucu değerlerine karşı çıkmak için bir araya gelenler; “Aramızda öteden beri taban, gönül ve hafıza birlikteliği var!” diye açıklama yaparken! Gel de hayal kur, umuda yolculuk yap…
Koltuk uğruna kadını analık işleviyle sınırlayıp eve kapatmayı düşünenlerle, toplumsal hayattan silmeyi düşleyenlerle, uyanışına dur demeyi savunanlarla güç birliği yapılırken! “Onlar partimizi şahlandıracak koç yiğitlerdir!” şeklinde konuşulurken! Gel de sesi soluğu çıkmayanlarla hayal kur, umudu koru…
Ekonomi yönetilemezken! Yokluk, yoksulluk, yolsuzluk ve yasaklar sınır tanımazken! Hukuk, adalet, huzur, zamsız yaşam mumla aranırken! Millet uyumakla, uyumamak arasında gidip gelirken! Deprem, sel felaketleri bahane edilerek rant iştahı kabarırken! Gel de hayal kur, umuda yolculuk yap…
Seçmeni kamplaştıranlarla, kadını gözden çıkaranlarla, kadına şiddeti normal görüp pazarlık malzemesi yapanlarla, doğayı yok sayanlarla, gençliği tekleştirip yalnızlaştıranlarla! Yol kavşağındaki kader seçimi için gel de hayal kur, umutlu ol…
50 bin kişinin yitip gitmesine neden olan ihmaller zinciri devam ederken, ekonomik çöküntü, artan hayat pahalılığı, duyulmayan sessiz isyanlar sürüp giderken! Gel de bu yola taş koyanlarla umuda yolculuk yap…
Sözü buraya getirmişken ve nasıl bağlayacağımı bilemezken matematikçi, astronom, tarihçi, filozof ve şair olan İran Nişabur doğumlu Ömer Hayyam 4 dörtlükle imdadıma yetişmez mi? Hangisini seçeceğimi bilemeyince herkes beğendiğini okusun istedim…
“Gençlik bir kitaptı okuduk bitti/ Canım bahar geçti çoktan kış şimdi/ Hani sevincin, o cıvıl cıvıl kuş? Nasıl, ne zaman geldi ve nasıl gitti!”
“Hep bir çember dolanıp durduğumuz/ Ne önümüz belli, ne de sonumuz/ Kim varsa bilen çıksın söylesin/ Nerden geldik, nereye gidiyoruz?”
“Yalnız bilgili olmak değil adam olmak/ Vefalı mı, değil mi insan ona bak / Yücelerin yücesine yükselirsin/ Halka verdiğin sözün eri olarak!”
“Gelip de eskiyenler, yeni gelenler/ Hepsi gider bugün yarın birer birer/ Kimselere kalmamış bu eski dünya/ Kimi gitti gider, kimi geldi gider.”
Önemli not: 1048- 1131 yılları arasında yaşayan Hayyam, bugünleri görmüş mü ne?
Öneri notu: Gerekçeleriyle masaya yatırmama rağmen hayal kurmaya, umut etmeye devam edelim. Umut etmekten, hayal kurmaktan, doğru adresi bulmaktan vazgeçmeyelim ki kırıklarla dolu siyaset karnemize mahkûm, muhtaç ve mecbur olmayalım…
Hatırlatma notu: Bir takım soru işaretlerine rağmen köprüden önceki son çıkış için, ülkemizin geleceği olan güleç yüzlü çocuklarımız için, ülkemizin yarınları olan güzel yüzlü gençlerimiz için, ülkemizin taşıyıcı kolonları kadınlarımız için buna ihtiyacımız var…
En önemli not: Hele de destansı Cumhuriyetimizin yara bere almadan ayakta kalması için buna çok çok ihtiyacımız var…