Umut mu bizi terk etti? Biz mi sarılmayı unuttuk?
İran’daki öğrencilerin yüzde 60’ı kadın olmasına rağmen, işgücündeki kadın oranı sadece yüzde 15 iken, kadına yaklaşıma ve yaptırımlara bakınca İranlı hemcinslerimizin işi zor, yolu uzunken! Genel anlamda umuda sarılmak mı?
Kars’ta yaygın bir deyiş vardır; “O kadar çok yeni dert çıktı ki eski dertlere hasret kaldık, onları arar olduk!” Tam da günümüzü anlatan içerikte bir söz değil mi?
Kaostan beslenenlerin, sınırsız ve sorumsuz egemenlikle hüküm sürenlerin, krizi besin kaynağı olarak görenlerin, kriz üretmeyi ve gündem yaratmayı iyi bilenlerin sayısı ne çok değil mi? “Hiç durmadan üret ki eskisi gölgede kalsın!” diyen! Öfke, korku, kaygı hep gündemi meşgul etsin diye çabalayan! Atı alanın Üsküdar’ı geçmesi için değirmenlere su taşıyanların sayısı neden bu kadar çoğaldı acep?
Bu durumda bu yıl umut olur mu? Dikkatleri sorunlardan uzaklaştırma çabalarını görünce zor! Keşke ufukta umut görünse sımsıkı sarılsak değil mi? Oysa biz zaman tünelinde asılı kalmışız.
Şimdi hayatında vefa - sefa az, cefa çok olanlara kulak verelim…
Markette etiketlere bakan kadın yüksek sesle konuşuyor; “Eti unutalı çok oldu, peynirle aramıza ciddi bir mesafe koyduk. Neyse ki motorinle, benzinle işimiz yok! Şimdilik gece gündüz ailece ekmeğe talim!”
Toplantıda söz isteyen kadın anlatıyor; “Vitrinde bir ceket beğendim, o benim onu beğendiğimi bilmiyor, şimdilik bakışarak idare ediyoruz!”
Hataylı depremzede kadın uzatılan mikrofona şöyle diyor; “Yeni yıl bize gelmiyor, niye gelsin, nereye gelsin?”
Hal böyle iken; Boş mutfağına dalgın gözlerle bakan, yeni tatlar aramaktan çoktan vazgeçen, kahkahanın yerini gözyaşı alan evlerde yaşama anlam katmak artık çok zor. Eşleri, gelinleri, kaynanaları çekiştirmenin yerini zamlar, fiyatlar ve yetkililerin ilgisizliği alalı çok oldu.
Üç eşini öldüren adam, “ben kadın düşmanı mıyım?” diyorsa ona “hayır kadın dostusunuz beyefendi, verdiğiniz öneme, gösterdiğiniz özene bakınca size ne denir acaba?” diye sormalı mı?
Unutmayalım! “Dünyanın neresinde bir kişi ağlıyorsa, bir de anne ağlıyordur. “Bu sözden yola çıkarsak; zarar tespit çalışmalarında bu gerçeği gören var mı?
Ülkemizde 2023’te 315 kadının öldürülüp, 248 kadının şüpheli şekilde ölü bulunduğu, 10 yılda 4 bin kadının öldürüldüğü, şiddetin uzaklarda olmadığı, kadınların en yakınları tarafından ateşli silahlarla yaşamdan koparıldığı, faillerin silahlara çok kolay ulaşabildiği, yüzde 65’inin evlerinde, yüzde 41’inin evli olduğu erkekler tarafından öldürüldüğü bilinirken umuda sarılmak mı?
Yaşamın anlamı ve amacını unutan, yaşamayı, dinlenmeyi, eğlenmeyi, ümit edip hayal kurmayı hayatından çıkaran kadınların sayısı her geçen gün artarken hayata tutunup, umuda sarılmak mı? Kadınlar korumasız, güvencesiz olduğu için, yasalar onları koruyamadığı için öldürülüyorken! Ayrılmak isteyen, yeni bir hayat kurmak isteyen, ailesinin yanına dönen, çocuğunu alıp çıkan hayattan koparılıyorken! Şiddet önlenemiyor, kalkan el sahipleniliyor, zorbalık ilgi ve destek görüyor, eril zihniyet güçlenip taban buluyor, bu arada cezasızlık cesaretlendiriyorken! Umuda sarılmak mı?
Hayatın gerçekleriyle kendi gerçeklerini buluştururken hem saç ağartıp hem yüz ağartan kadınlardan birinin; “Okuyup karne alamadım ama hayat karnem hep kalp kırıklıklarıyla dolu. Orda hep sınıfta kaldım, başarısız oldum. Resmi kurumlara yetkili mercilere değil, vicdanlara dilekçe yazdım. Yıllardır yanıt alamadım!” açıklamasını duyunca umuda sarılmak mı?
Umutlu olmak mı? Kadınlar en yakınlarındaki erkekler tarafından öldürülürken, katillere cüzi cezalar verilirken, yaşanan bunca yoğun beyin göçü önlenemezken, sayıları giderek artan intiharlar, hızı kesilmeyen işsizlik, artan zamlar, azalan alım gücü oksijeni azaltıp, nefesi bitirip, enerjiyi yerle bir ediyorken umutlu olmak mı?
“Kocanın hanımını dövme yetkisi var mıdır?” sorusunu; “Dövmenin kadına zarar vermemesi, iz bırakmaması, yüze vurulmaması” şeklinde cevaplayan yetkiliyi duyunca umutlu olmak mı? (Keşke kadın dövme teknikleri konulu kurslar açılsa! Çok iyi fikir diyenler vardır ve çoktur.)
Cumhuriyetin 100 yılı boyunca 19 yerel seçim yapılmış. 32 bin belediye başkanı seçilmiş. 150’si kadın! Siz adet yerini bulsun diye, seçilemeyecek yer ve sıralara göstermelik birkaç kadın aday koyarsanız olacağı budur diye düşünürken; 2024 Türkiye’sinde İstanbul’da ilçe belediyeleri için adaylık koyan 332 adaydan 57’si kadın olurken umutlu olmak mı?
Eril ve erkek egemen dil kadınlara dolaylı ya da dolaysız; “Ya razı olup dize gelecen, ya da ölümlerden ölüm beğenecen!” diyorsa! Bu arada niye değil, nasıl boşanmak gerektiği acı örneklerle dikte ettiriliyorsa! Boşanma nedeninden çok niçin boşanıyorsun tartışılıyorsa! Ardından da ağır ihlallere hafif kararlar veriliyorsa! Umuda sarılmak mı?
İran’daki öğrencilerin yüzde 60’ı kadın olmasına rağmen, işgücündeki kadın oranı sadece yüzde 15 iken, kadına yaklaşıma ve yaptırımlara bakınca İranlı hemcinslerimizin işi zor, yolu uzunken! Genel anlamda umuda sarılmak mı?
Şimdi değil de ne zaman?
Ülke genelinde enflasyon uçuyorken, borçlanma tavan yapıyorken, cari açık ve bütçe açığı kanatlanırken, faizler- döviz füze gibi yol alırken, zamlar alım gücünü düşürürken, ucuz gıda kuyrukları alıp başını giderken umuda sarılmak mı? Emekli maaşında Avrupa sonuncusu, enflasyonda Avrupa birincisiyken, açlık ve yoksulluk sınırı her geçen gün yükselirken umuda sarılmak mı? Motorlu Taşıtlar Vergisinden Pasaport-ehliyet harçlarına, trafik cezalarından köprü ve otoyol ücretlerine harçların büyük ölçüde arttırıldığı ülkemizde acı reçeteye talim ettirilirken umudu diri tutmak mı?
Kendisini ülkesine ve cumhuriyete adarken o zorlu yolda hayalleri olan! Önüne çıkan zorluklarla baş etmeye çalışırken umutları, kaygıları, korkuları, düşleri olan! Soran, sorgulayan, anlamaya çalışan, mücadele eden, denemekten vazgeçmeyen Büyük Atatürk bize en zorlu anlarda bile umudunu kaybetmemeyi öğretse de gelinen noktayı ve götürülmek istenen yeri görünce umut konusunda ben kendi adıma başarısızım. Bu örnekleri sıralamaya devam edersem yazıyı bitiremeyeceğim. Yine de biz kadınlar umutlu olmanın yollarını arayalım. Bulan birbirine haber versin, lütfen ve acilen…
Y.N: Sıklıkla neden bu konu derseniz? Çevrede olup bitenlere bakınca şimdi değil de ne zaman?