Yönetimin 22 Yıllık Hasar Tespit Raporu! (1)

Yönetimin 22 yıllık özeti ve hasar tespit raporu çıkarılınca başlık için çok düşünmeme gerek kalmadı! Rapora göre; enflasyondan yargıya, basından eğitime, işsizlikten iş güvencesine, betonlaşmadan yolsuzluğa, kadın cinayetlerinden sığınmacı sorununa, sosyal yardımlardan yoksul sayısındaki artışa tarımdan tarlaya, tarladan tabağa karnesi kırıklarla dolu ve raporu ağır hasarlı…

Nedenleri o kadar çok ki! Doğudan batıya, güneyden kuzeye, yaşlısından gencine, kadınından erkeğine, çalışanından emeklisine halk; “geçinemiyoruz” diyor! Çarşı pazar yanıyor, tencere boş kaynıyor, çocuklar okula aç gidiyor, eğimden kopmalar artıyor, ürününü satamayan çiftçi tarlasını satıyor, semt pazarlarında fiyatlar el yakıyor, sebze meyve taneyle satılıyor ya da bakıp iç çekilip gidiliyor, kadınların yoktan var eden yaratıcılığı bile mutfak ve dolaplar boşken işe yaramıyor…

Bu arada ne mi oluyor? İtibardan tasarruf etmeyen yönetim Kırgızistan’ın ülkemize olan 62,3 milyon dolar borcunu silerek, teselli olarak da TOGG araba hediye ediyor. Siz bizdeki alicenaplığa bakar mısınız?

Yaşanamayan ve yarım kalan hayatlar!

Bir gerilimden ötekine geçerken, ara başlık için çok düşünmeme de gerek kalmadı. Hele de son 10 ayda 343 kadının öldürüldüğü, 36 kadının şüpheli ölümünün görüldüğü ülkemizde! Hele de hayatın gerçeğiyle ve bize dayatılanlarla yüzleştikçe geriye kalan; tedirginlik, endişe, öfke, isyan, boğazımıza düğümlenen koskoca yumrulara ve tutulan soluklara bakınca! Hele de acılı ve acıklı hayatlarında çaresiz, ümitsiz, yaralı ruhlu kadınların bazen kabuk bağlayan, bazen kanayıp duran yaralarının çokluğunu görünce!

Hele de! 2010’dan bu yana Ekim ayı kadınlık tarihine 30 günde 48 kadının katledilmesiyle, 7 çocuğun öldürülmesiyle “Kara Ekim!” olarak geçince! Hele de kadınların başta, eş, oğul, kardeş, baba, akraba, birlikte olduğu erkek, eskiden evli olduğu erkekler tarafından öldürüldüklerini duyunca! Bilinmeyenlere girmiyor ama şu soruyu yeri gelmişken sormak istiyorum? Bu şu demek midir? Yetkililer ve kendini egemen sayanlar tarafından hüküm verilmiş, yol haritası çizilmiş, hazırlıklar yapılmış, ailenin onayı alınmış, özetle kılıf biçilmiş, kefen dikilmiştir. Bu da o veya bu şekilde toprağı boylamak senin hakkındır demektir! Öyle mi?

Sözüm sizedir, bizedir, bizleredir!

Ömrü; “Sus, konuşma, gülme, duyma, okuma, sağa sola bakma!” komutlarıyla geçen kadınlar! Kanat çırpmaya kalktıkça içinde fırtınalar kopan kadınlar! Hayalleri, düşleri gerçekleşmeyen, kendi sesini, kendi nefesini duyamayan, yalnız, çok yalnız kadınlar! Hayatı yaşamadan ve yaşlanmadan savrulup giden kadınlar! Acılı ve acıklı yaşamlarında çaresiz, ümitsiz, yaralı ruhlarıyla baş etmeye çalışan kadınlar! Sözüm bizedir!

Hep konuşan, her şeye konuşan, çok kalın ve yüksek duvarlar örerek kadınları anlamayanlar! Onları duygusal yükleriyle baş başa bırakanlar! Keşke, acaba, ama demeden yüklenilen hayatlarında ve içsel yolculuklarında arka çıkmayanlar! Baharı kışa döndüren çıkışlarıyla yok sayanlar! İstediğini yapamadan, ne istediğini bilemeden, kederine ve kaderine boyun eğen kadınları görmezden gelenler! Sözüm sizedir…

Ne yapmalıyız? Neye ihtiyacımız var?

Öncelikle ve özellikle ne olduğumuzu, kim olduğumuzu hatırlatan dinamik tutan konuşma ve açıklamalara ihtiyacımız var. Sıkı çalışan, detaylı incelemeler yapan, önerileri dikkate alan, itirazları değerlendiren yöneticilere ihtiyacımız var. Bıçak sırtı günlerden geçerken toplumsal depresyon her gün biraz daha tetiklenirken umut fidanları eken kişi ve kurumlara ihtiyacımız var. Daha nelere ihtiyacımız var derseniz? Her yandan ve her yönden zorda ve darda olduğumuz bugünlerde; Özenle ve önemle altını çizdiğim bir husus var ki yazmadan geçemem. Kazanımlarımızda temel sütun olan ve altında büyük Atatürk’ün imzası bulunan haklarımızı sonuna kadar ve ödünsüz kullanmaya ihtiyacımız var.

Daha fazla hayal kırıklığı biriktirmemeye, hız kesmeden devam eden şiddetin, emeği var, adı yok olan kadınları daha fazla hedef tahtasına koymamasına, ezber bozan, gündem değiştiren açıklama ve açılımların daha çok kimyamızı bozmamasına ihtiyacımız var…

Yani! Anlaşılabilir ve kabul edilebilir olmayan açıklama ve konuşmalara ihtiyacımız yok…

Sözü çok uzattım derseniz, haklısınız! Derhal konuya ve başlığa dönüyorum…

Girişimci kadınlar azalıyor. Ekonomik kriz kadın girişimcileri sert ekliyor. 147 bin kadın girişimciden 20 bini şirketini kapattı. KAGİDER Başkanı E. Bezircioğlu diyor ki; “22 yıl önce kurulduğunda girişimci kadın oranı yüzde 4’tü. Şimdi yüzde 11.5, ayakta kalabilmek zor, nüfusun yüzde 51.4’ü çalışıyor, yüzde 30’8’i kadın, frene sık sık basmalar ve kredi maliyetleri yüzünden 2025 yılında kadın girişimci oranı yüzde 10’un altına inebilir.”

Narin’den Şirin’e 7 çocuk öldürülünce, yaşlarının toplamı 15 eden 5 bebek yanarak ölünce gel de Nazım Hikmet’i anma; “Hoş geldin bebek/ Yaşama sırası sende/ Senin yolunu gözlüyor/ İşsizlik, açlık, tren kazası, iş kazası, deprem, açlık, polis copu, hapishane kapısı!” Buna ne kadar çok ilave yapılabilir günümüzde. Boğup suya atma, parçalayıp mezarlığa bırakma, ormana gömme, evde yalnız bırakıp kağıt toplamaya çıkma vb.

Mağduru suçlamak kolay!

Kadın cinayetleri yetmedi, hayvanları katletmek az geldi, çocuk öldürmek kesmedi, sıra bebeklere mi geldi? Büyük Atatürk’ün “Beni Türk hekimlerine emanet ediniz!” sözü artık bebekler tarafından; “Beni yoğun bakıma emanet etmeyiniz!” şeklinde mi değişecek?

Hayvanlara, kadınlara, çocuklara şiddet doğaya yerle bir etme yetmedi mi? Sırada kim var, korunmasız yaşlılar mı? Korku içinde yaşıyoruz, ekonomideki bozukluk, hukuktaki boşluk, yargının yanlı kararları, eğitimdeki yozlaşma, sağlık sistemindeki çöküntü! Bu koşullarda toplumsal depresyona girmemiz yetmedi mi?

Bize düşen susmamak, sorgulamak, araştırmak, öğrenmek, karşı çıkmak ve tepkisiz kalmamaktır. Kendimize nefes koridorları ve yaşam alanları açmak zorundayız. Düşlerimizin, özlemlerimizin, hayallerimizin peşinden vazgeçmeden gidersek ancak huzuru bulabiliriz.

Davet notu: Değerli okurlar! Sevgili dostlar! 16 Kasım Cumartesi saat 16.00’da Moda Tarihçi Kitapevinde “Atatürk’e Hasret Mürekkepli Mektuplar” kitabımı imzalayacak, “Atatürk Cumhuriyet ve Kadın!” başlıklı konuşma yapacağım. Yolu düşenleri beklerim…