Zafer Bayramı'nın 102. Yıl Dönümünün Düşündürdükleri…
"Ayrıştırmayan, kırmayan, aldanmayan, aldatmayan, gözü vatandan ve zaferden başka bir şey görmeyen Başkomutan Gazi Mustafa Kemal başta olmak üzere; Kurtuluşu ve kuruluşu gerçekleştiren, cumhuriyet devrimlerini hayata geçiren, yaralarımıza merhem olan vazife kuşağına, yalnız bizim tarihimize değil, dünya tarihine de yeni bir yön verenlere selam olsun."
Başkomutanlık Meydan Muharebesi de denilen Büyük Taarruz'un yıl dönümünü hak ettiği törenlerle anmazsak! Anadolu’nun vatan olmasını, vatan kalmasını sağlayanların adreslerinde, dolaşmazsak! Net ve gür sesimizi her alanda ve her anlamda duyurmazsak! Kimim? Neyim? Ne yapıyorum? Ne yapmalıyım? Gibi sorularla kendimizi sorgulamamız gerekir.
Şimdi bu sorulara yanıt arama zamanı…
Ulusal günleri ve geçmiş zaferleri inkâr edenlerin, yok sayanların, önemsizleştirmeye çalışarak alternatif arayanların(!) yoğun olduğu günümüzde bu zaferleri her fırsatta masaya yatırmanın şart olduğunu görenlerden miyiz?
Her konuda ufuk açan, yol gösteren, derde deva olan büyük Atatürk’e vefa ve minnet borcumuzu ödemenin, O’nun kurduğu cumhuriyet hamurunda yoğrulmuş kuşaktan biri olarak birinci vazifemiz olduğunu bilenlerden miyiz?
Cumhuriyet'in okullarında okumuş, özgürlük rüzgârlarını solumuş, çağdaş Cumhuriyet'e gönül vermiş, Atatürk’e inanmış, devrimlerine sahip çıkmayı ilke edinmiş kuşak olarak bunu ilke edinenlerden miyiz?
23 Nisan’dan 19 Mayıs’a, 29 Ekim’den 30 Ağustos’a kadar kan ve can pahasına kazanılan onur savaşlarımızın bize sunduğu ulusal bayramlarımız için yazmadan, konuşmadan, paylaşmadan eksik kalınır diye düşünenlerden miyiz?
Cumhuriyet, 100 yıl düşünülerek bulunan bir merhemin adıysa, onu bulana, hayata geçirene, katkı sunana, merhem olana minnet, hasret duyulmazsa ne yapılır diye soranlardan mıyız?
Atatürk Cumhuriyeti’nin bu ülkenin geçmişi değil, geleceği olduğunu, bu gerçeği kör gözlere inat sık sık hatırlatmak zorunda olduğumuzu, bunu cumhuriyet kuşağı olarak boynumuza borç bildiğimizi, bu gerçekleri dün ve bugün adına kıyaslama yapmak için sık sık tekrar edenlerden miyiz?
Evet diyorsanız sorun yok demektir. O halde kurtuluşun, kuruluşun, dirilişin, varoluşun ayak izlerinde dolaşalım…
Dile kolay 22 gün, 22 gece. Savaş tarihinin en uzun ve kanlı meydan muharebesi! 40 yaşındaki büyük komutan Mustafa Kemal önderliğindeki Türk ordusunun yazdığı Büyük Taarruz'un destansı hikâyesi, yoklukla yoksullukla, kıtlıkla hastalıkla boğuşan bir halkın vatan sevdası, eli öpülesi vazife kuşağının yaptıkları ve varlığını ülkesine adayan bir liderin olağanüstü başarısı nasıl unutulur?
Kan ve barut kokusu içinde yarı aç, yarı tok, ayağında çarığıyla, kan ter içindeki atlarıyla yalın kılıç süvarilerimiz! Branda beziyle onarılan uçaklarımızla yazılan akıl almaz destan! Sırtında ağır top mermileri taşıyan Mehmetçiklerimiz! Kağnılarına umudu, zaferi yükleyen kadınlarımız ve Başkumandan Gazi Mustafa Kemal’in yazdığı destansı tarihe kol kanat geren yol ve dava arkadaşları nasıl anılmaz?
Başkomutanlık Meydan Muharebesi de denilen büyük zaferin her adımının, içimizdeki soruların cevabının tek adreste toplandığının kanıtı olan, kaderini yoksul, yorgun ve kimsesiz Anadolu halkının kaderiyle yoğuran ve en karanlık dönemde ulusuna “Çoban Yıldızı” olan Atatürk nasıl unutturulur?
Bir imparatorluğun enkazından çağdaş, uygar, laik bir ulus yaratan, Samsun’a çıktıktan elli gün sonra rütbesini, mevkiini ve yetkilerini bırakıp sine-i millete dönen, böylece gözü tokluğun ve yüce karakterin ne olduğunu kanıtlayan büyük asker, yüce komutan, ulaşılmaz devlet adamı nasıl olur ders kitaplarından silinmek istenir?
Aramızdan ayrılalı bunca yıl olmasına rağmen önümüzü ve yönümüzü aydınlatmaya, ülkemize ışık saçmaya devam eden, düşüncelerinin doğruluğu ve güncelliği nedeniyle adının geçmediği yer, gün, ay yok olmayan bir gerçek nasıl yok sayılır?
Hürriyet, çağdaş eğitim, kadın- erkek eşitliğinin, özgürce akan derelerin, çayların, nehirlerin, göllerin birleştiği denizin, okyanusun adı olan Gazi! Dört dörtlük bir ahlakın, bilimin, aklın, geleceği kurmanın, yurtseverliğin, halk sevgisinin, birlikte hareket etmenin, halkına ve gençliğine güvenmenin adı olan Mustafa Kemal! Planlama, anlatma, yönlendirme kabiliyetleri ve olağan dışı meziyetleriyle, harp tarihinde en parlak “stratejist – taktisyen” diye anılan Büyük Atatürk! Nasıl olur genç kuşaklara her fırsatta anlatılmaz?
Ayrıştırmayan, kırmayan, aldanmayan, aldatmayan, gözü vatandan ve zaferden başka bir şey görmeyen Başkomutan Gazi Mustafa Kemal başta olmak üzere; Kurtuluşu ve kuruluşu gerçekleştiren, cumhuriyet devrimlerini hayata geçiren, yaralarımıza merhem olan vazife kuşağına, yalnız bizim tarihimize değil, dünya tarihine de yeni bir yön verenlere selam olsun.
30 Ağustos Destanı’nın ve Büyük Zafer’in 102. Yılı kutlu olsun. Kadir kıymet bilenlere de selam olsun…