Erdoğan ve AK Parti neden yükseliyor?
Muhalefet kamuoyu bir yandan yılgınlık, bir yandan panik, bir yandan da öfke hissediyor. Çünkü araştırmalara göre Erdoğan ve AK Parti’nin oy oranındaki düşüş...
Muhalefet kamuoyu bir yandan yılgınlık, bir yandan panik, bir yandan da öfke hissediyor. Çünkü araştırmalara göre Erdoğan ve AK Parti’nin oy oranındaki düşüş durdu, hatta son aylarda yükseliş başladı. İbrahim Uslu, Özer Sencar gibi tecrübeli araştırmacılara göre kararsız AK Partililerin bir kısmı geriye dönüyor.
Kazanma konusunda henüz kamuoyunu tam olarak ikna edememiş Kılıçdaroğlu’nun adaylık isteğini sürdürmesi ve son dönemde üst üste tartışmalı hamleler de yapması da telaşı artırıyor.
Muhalefetin seçimi kazanma konusunda moral üstünlüğü kaybetmiş görüntüsü ve kazanmaktan çok Erdoğan’ın kaybetme olasılığına yatırım yapan imajı ise yılgınlık ve öfkeyi beraberinde getiriyor.
Ancak akıllarda bir soru var, Erdoğan enflasyon rekoru kırılan bu şartlarda nasıl oyunu artırabiliyor? Bunun elbette birçok faktörü var fakat bu yazıda iki psikolojik faktöre değineceğim. Sonraki yazılarda diğer faktörleri ele alacağım.
Hayatta Kalma Güdüsü ve Enflasyona Alışma
Enflasyonla birlikte tüketici fiyatları artsa da seçmen (tüketici) hayatta kalmak adına şartlara adapte oluyor ve ilk şoku atlatıp koşullara alışkanlık sağlıyor. Bununla birlikte kronik enflasyon yaşayan Türkiye, Arjantin gibi ülkelerde enflasyon alışılageldik bir gelişme olduğu için seçmen davranışını işsizlik kadar olumsuz etkilemiyor. Halbuki Batı ülkelerinde enflasyonun %5’e ulaşması bile iktidarı sarsan bir gelişmeye dönüşebiliyor.
Ayrıca yıl içinde asgari ücret ve memur maaşlarına iktidar tarafından yapılan büyük zamlar da enflasyonun olumsuz etkisini kırdı. Türkiye’de istihdam edilen, yani çalışan kişi sayısı 31 milyon. Bunun yaklaşık 7 milyonu asgari ücretle çalışanlardan ve 5 milyonu da memurlardan oluşuyor. Yani çalışanların %40’ını oluşturan büyük bir kesim enflasyondan görece az etkilendi. Geri kalan çalışanların ücretlerinde artış yaşandı.
Aynı zamanda Türkiye’de aile ve kırsal bağların güçlü olması da vatandaşların enflasyona karşı giderleri ortak şekilde kısmalarını sağlıyor. Dolayısıyla çalışan nüfus ve geçindirdikleri aileleri birçok baş etme yoluna sahip ve şartlara adapte olabiliyor.
Savaş, Ölüm Korkusu ve Lidere Sığınma
Gözünüzün önüne Türkiye ve çevresinin haritasını getirin. Kuzeyde Rusya’nın Ukrayna’yı işgali ve bu işgalin yol açtığı küresel gıda ve enerji krizi, kuzeydoğuda Bosna-Hersek’te Sırp milliyetçilerinin hareketliliği, batıda Yunanistan ile yaşanan kriz, güneyde Kıbrıs sorunu, yine güneyde Suriye’de devam eden iç savaş, güneydoğuda Irak’ta yaşanan istikrarsızlık, doğuda İran’daki baskıcı rejim ve rejime karşı direnen kitleler, yine doğuda Ermenistan-Azerbaycan savaşı.
Bu tabloya baktığınızda, Milli Eğitim müfredatı tarafından yıllarca pompalanan “dört bir yanı düşmanlarla çevrili Türkiye” anlatısının reel bir zemine oturduğunu görmek mümkün. Siyaset psikolojisi literatürüne göre yoğun tehdit algısı ölüm korkusunu tetikliyor ve lidere sığınmayı beraberinde getiriyor. Bu durum bilhassa sağ, milliyetçi-muhafazakar eğilimi yüksek seçmenlerde gözlemleniyor. Bu grupta yer alan seçmenler bu kriz tablosunu varoluşsal bir kaos ve savaş durumu olarak okuyarak mevcut iktidarı koruma davranışı sergiliyorlar, çünkü düzen ve birlik onlar için en vazgeçilmez değerler.
Ayrıca işe yarayıp yaramadığı her ne kadar tartışılmaya açık olsa da Erdoğan’ın ortaya koymuş olduğu somut liderlik de bu seçmenin kaotik şartlarda aradığı netliği ve kural koyucu iradeyi karşılıyor.
Cumhur İttifakı’nın kopmaya en hazır seçmen gruplarından biri olan eleştirel milliyetçi AK Parti ve MHP seçmenleri, yukarıda belirttiğiniz seçmen tipine uygun davranış sergiliyor ve kararsız olanları partilerine geri dönüyor.