1 Kasım 2015’ten Brezilya 2022’ye: Dünyada anket yanılgıları
Brezilya seçimleri, anket şirketlerinin performansını sorgulatan sağ siyaset zaferlerine bir yenisini ekledi. Otoriter sağ popülist lider Bolsonaro’nun...
Brezilya seçimleri, anket şirketlerinin performansını sorgulatan sağ siyaset zaferlerine bir yenisini ekledi. Otoriter sağ popülist lider Bolsonaro’nun veteran solcu aday Lula’ya karşı seçimi beklenmedik şekilde ikinci tura taşıması, ikinci turda da yine tahminlerin aksine sadece 1.8 puan oy farkıyla %49.1’e %50.9 kaybetmesi, dünya genelinde otoriter sağa karşı ortak muhalif adayları destekleyen uluslararası kamuoyunu ürküttü.
Bu tip zaferlerin örnekleri arasında AK Parti’nin %49.5 ile kazandığı 1 Kasım 2015 Türkiye seçimleri, Muhafazakarlar’ın beklenmedik şekilde kazandığı 2015 Birleşik Krallık seçimleri, Trump’ın sürpriz zaferiyle sonuçlanan 2016 ABD seçimleri, Birleşik Krallık’ı AB’den çıkaran Brexit sayılabilir.
Brezilya 2022-Türkiye 1 Kasım 2015 Benzerlikleri
Brezilya ve Türkiye hem anket yanılgıları hem otoriter sağ popülizm başlıklarında benzeşiyor. Brezilya’daki saygın anket şirketleri Ipec ve DataFolha seçimin ilk turunda Lula’nın Bolsonaro’ya karşı seçimin ilk turunda 13-14 puan farkla önde tamamlayıp %51’e %37 kazanabileceğini öngörse de seçim %48’e %43 bitti ve ikinci tura kaldı. İkinci turda anketler en az 5 puan fark tahmin etse de Lula sadece 1.8 puan farkla kazandı.
Tam da 1 Kasım 2015 Türkiye seçimlerinin yıldönümünün hemen arefesinde gerçekleşen bu seçim, AK Parti’nin tüm anketlerin beklentilerini aşarak %49.5’e ulaşmasını hatırlattı. AK Parti %40’a gerilediği 7 Haziran seçimlerinden 5 ay sonra tek başına iktidara gelmişti.
Hükümetin kurulamadığı 7 Haziran 2015 seçimlerinin ikinci turu sayılabilecek 1 Kasım 2015 seçimleri öncesinde en iyimser anket şirketi olan Adil Gür’ün sahibi olduğu AG AK Parti oyunu %47 olarak tahmin ederken, diğer şirketlerin ortalaması %45’e yaklaşmıyordu. Fakat seçimlerde AK Parti %49.5’i buldu.
Brezilya’da Bolsonaro’nun seçimlerden önce yaptıkları oldukça tanıdıktı. Bolsonaro tıpkı Erdoğan gibi bütçe musluklarını sonuna kadar açarak milyarlarca dolarlık seçim ekonomisi yürüttü, nefret söylemini ve kutuplaşmayı körükledi, ünlüleri arkasına aldı, kolluk kuvvetlerini partizan davranmaya zorlayarak seçim güvenliğine gölge düşürdü.
Fakat Bolsonaro ve Erdoğan’ın popülist-otoriter politikaları, seçimlerde beklentinin üzerine çıkan performansını tek başına açıklamıyor.
Anketler Neden Yanılıyor?
Anketlerin ortak yanılgılarının sistematik 4 nedeninden söz edebiliriz.
1-Araştırmaların kararsızların oy davranışını tahmin etmekte zorlanması. Kararsız seçmenler soldan çok merkez ya da sağ eğilimli, sağ iktidarlara karşı eleştirel tutum takınabilse de sol seçmen kadar muhalif pozisyon almayan ve siyasete daha az ilgi duyan bir kitle olarak tarif edilebilir. Bu kitlenin oy davranışı son dakikaya kadar değişmeye müsait. Kaosa karşı istikrar söylemiyle kararsız seçmenin korkularına hitap eden sağ popülist liderler bu sayede kampanyanın sonlarına doğru katılımı artırabiliyor ve dengeyi kendi lehlerine değiştirebiliyor. Türkiye’de 7 Haziran-1 Kasım 2015 arası yaşanan “terör” ve “hükümetsizlik (kaos)” dönemi sonunda AK Parti’nin %40’tan %49.5’a tırmanması bunun bir örneğiydi.
2-Sağ partilere/adaylara oy veren seçmenlerin bir kısmı tercihlerini saklayabiliyor (Utangaç Seçmen). Bilhassa geçmiş oy tercihleri ve kimlikleriyle örtüşmeyen tercihte bulunanlar bu grupta yer alıyor. Bu seçmen grubu “utangaç seçmen” olarak tanımlanıyor. Saptanması oldukça zor olan utangaç seçmenin anketçileri kolayca yanıltabiliyor.
1 Kasım 2015 Türkiye seçimleri ile 2016 ABD seçimleri bunun örneği. Üç ülkede de sola oy vermeye yatkın azınlıklarda ve bir önceki seçimde muhalefete oy veren seçmende yükselen sağ oy desteği anketlere tam olarak yansımadı ve hatalı sonuçlara neden oldu. Türkiye’de muhalif seçmen ve Kürtler ile ABD’de mavi yakalı işçiler ve Hispanikler arasında artan sağ oyu sonuçları değiştirdi.
3-Aşırı sağ seçmenlerin bir bölümünün telefon anketlerinin manipülasyon amacıyla gerçekleştirildiğini düşünmesi. Popülist sağ liderler Trump ve Bolsonaro örneklerinde görüldüğü üzere, aşırı sağ seçmenler arasında liderlerinin manipülasyon iddialarına inananlar telefon anketlerini yanıtlamıyor ve sağ oyları beklenenden düşük çıkıyor. Türkiye’de de Erdoğan’ın anketlerin gerçekliğini sorgulayan iddialarda bulunduğunu görüyoruz.
4-Anketler seçmenin demografik, kimliksel ve sosyo-ekonomik dağılımını doğru tespit etmekte her zaman başarılı değil. Yaş, cinsiyet, etnisite, din, mezhep, eğitim, gelir gibi değişkenleri kontrol edemeyen anketler hatalı sonuç verebiliyor.
Brezilya’da 2010’dan beri nüfus sayımı yapılamaması, sosyal değişimleri tespit etme konusunda anketleri çaresiz bırakıyor. Bunun bir örneği, Lula’nın daha güçlü olduğu yoksul seçmenlerin olduğundan yüksek temsil edilmesi.
Türkiye’de de NUTS örneklem sistemi sosyo-ekonomik benzerlikler üzerinden nüfus temsili sağlarken, seçim sonuçları gibi siyasal verileri hesaba katmıyor. Dolayısıyla Rize-Artvin, Gaziantep-Diyarbakır gibi farklı siyasal karakteristiğe sahip illerden biri bir diğerini temsil edebiliyor. Bu durum anketin siyasal temsil gücünü olumsuz etkiliyor.
Ek olarak anketler siyasi doğası gereği ve teknik sorunlardan ötürü birçok gruba erişmekte zorlanıyor. Doç. Dr. Seda Demiralp’in de yazısında görüşlerini paylaştığı TEAM Direktörü Ulaş Tol, yeni seçmenler, ev kadınları, ilkokul mezunları gibi siyasal ilgisi daha düşük gruplarda anketlere yanıt oranının azaldığını belirtiyor.[İlgili yazıya gitmek için tıklayın.] Kürt seçmenlerde olduğu gibi iktidarın kötüye gittiği zamanlarda Cumhur seçmeninin de kendini gizleyebildiğini ekliyor. Ayrıca Tol’a göre şehir merkezlerine göre taşraya ulaşımın zor olması da kırsal nüfusun daha düşük oranda temsil edilmesine neden oluyor.
Dolayısıyla anketlerde daha eğitimli, kentli, ağırlıklı olarak erkek ve orta ile üst yaş gruplarının anketlerde daha yüksek oranda temsil edilmesi sonucuyla karşılaşılıyor. Bu sonuca dayanarak, Türkiye’deki anketlerde söz konusu gruplarda güçlü olan muhalif partilerin oyunun yüksek tahmin edildiğini öne sürmek mümkün.
Nitekim ABD ve Birleşik Krallık seçimleri de sağa karşı solun daha güçlü olduğu eğitimli nüfusun yüksek temsil edildiği anketlerin yanıldığını gösterdi. ABD ve Birleşik Krallık’ta eğitim oranı daha düşük seçmenin daha az temsil edilmesi Muhafazakarların ve Trump’ın seçim zaferlerinin tahmin edilebilmesini engellemişti.