Kılıçdaroğlu-Akşener buluşması: 2019 ruhu canlanıyor mu?

Yaşanan tüm çalkantılara rağmen iki liderin sorumluluk alıp baş başa görüşmeleri 2019 ruhunun canlandırılması adına umut kaynağı. Umalım ki verilen pozdaki beyaz zambak gibi bu görüşme yenilenmenin simgesi olsun.

Türkiye muhalefeti çalkantılı günler yaşıyor. Seçime yaklaştıkça yükselen kutuplaşma ve otoriterlik dozajı, muhalefetin içindeki fay hatlarını ortaya çıkarıyor.

Altılı Masa, Kürtler haricinde kalan neredeyse tüm kesimleri temsil ettiği için kırılgan bir yapıya sahip. Türkiye siyasetinin ana fay hattı olan laik-İslami siyaset ekseninin kutupları masada temsil ediliyor. CHP ve İYİ Parti Atatürkçü-laik siyaset pozisyonunda konumlanırken, Gelecek ve Saadet İslami-muhafazakar siyaset blokunda yer alıyor. Başörtüsü ve İstanbul Sözleşmesi’nin uzlaşılabilen konular arasında yer almaması bunun işareti.

Mülteci konusundaki fikir ayrılığı da yine laik siyaset ve İslami siyasetin Suriyelilere ve diğer mültecilere bakış açılarının farklılığından kaynaklanıyor. Kürt siyasetine bakışta yine ayrışmalar söz konusu. İYİ Parti daha tavizsiz bir tutuma sahipken, CHP ve DEVA’nın yaklaşımı daha esnek.

HER PARTİNİN CHP İLE BİR HİKAYESİ VAR

Ayrıca CHP Türkiye’deki neredeyse tüm siyasi hareketlerin çıkış noktası hüviyetini taşıdığı için masadaki her partinin CHP ile bir hikayesi var. DP, CHP’deki ilk ayrışmanın ürünü ve yıllarca süren merkez sol-merkez sağ siyasi rekabetinin tarafı. Yine CHP ve İYİ Parti, 1970’li yıllardaki sol-sağ ayrışmasında çatışan tarafların günümüzdeki temsilcileri sayılabilir. Milli Görüş’ün temsilcisi Saadet Partisi de Cumhuriyet ve laiklik gibi en temel konularda CHP ile ayrışan bir kimliğe sahip. DEVA ve Gelecek de 2000’li yıllarda CHP ile yarışan siyasilerin kurduğu partiler.

Fakat kırılganlık sadece masadaki altı parti ile sınırlı değil. Ortak aday konusunda HDP de söz sahibi olduğu için, adaylık tartışmaları sadece masayla sınırlı kalmıyor. HDP tartışmalara dahil olduğunda 7 Haziran 2015 seçimleri sonrasında terör ve güvenlik çerçevesinde kutuplaştırılan sol/liberal ve sağ/milliyetçi-muhafazakar siyaset arasındaki çatışma da siyasette belirleyici bir etki yaratıyor. İktidar CHP’yi HDP ile aynı tarafa iterek sağı konsolide etmeye amaçlarken masadaki sağ partiler bu sınırların dışına çıkmakta zorlanıyor.

Son olarak seçim yaklaştıkça şiddeti giderek artan adaylık tartışmalarının üzerine İmamoğlu’na verilen ceza da eklenince “kazanabilecek aday vurgusu” yapan Akşener ve adaylık isteği aşikar olan Kılıçdaroğlu arasındaki gerilim de Saraçhane mitingleri ve sonrasındaki açıklamalarda ayyuka çıkmış oldu. Sadece partiler değil medya aktörleri ve kamusal entelektüeller de adaylık konusunda kamplaşmanın figürlerine dönüştüler.

MUHALEFET BİRBİRİNE MUHTAÇ

Ancak seçim kazanılmış değil, AK Parti oyları dönen kararsızlarla birlikte yükseliyor, “masa kazanır” argümanı da seçimlerin garanti olmadığı gerçeğini örtemiyor. Dolayısıyla muhalefet partileri birbirine muhtaç. Tam da bu nedenle 2019 modeline adeta “su gibi, nefes gibi” ihtiyaç duyuluyor.

Nasıl ki İstanbul ve Ankara (ve diğer büyükşehirler) CHP, İYİ Parti, HDP ve Cumhur İttifakı’ndan uzaklaşan seçmenlerin ortak desteğiyle kazanıldıysa muhalefet yine kazanmak için tüm partilerin oylarına muhtaç. HDP de dahil olmak üzere söz konusu partilerden herhangi biri muhalefet birlikteliğinden çekildiğinde ne Cumhurbaşkanlığı seçimi ne de TBMM çoğunluğu kazanılamıyor. Tıpkı İstanbul ve Ankara’da olduğu gibi.

Bu birlikteliğin devamında en büyük rol, Millet İttifakı ve Altılı Masa’nın kurucusu olan iki partiye düşüyor: CHP ve İYİ Parti. %41’in dahi Cumhur İttifakı’na meclis çoğunluğu için yeterli olabileceği bu adil olmayan seçim koşullarında, bu iki partinin ortak liste ve ortak aday stratejisinden şaşmaması gerekiyor.

Yaşanan tüm çalkantılara rağmen iki liderin sorumluluk alıp baş başa görüşmeleri 2019 ruhunun canlandırılması adına umut kaynağı. Umalım ki verilen pozdaki beyaz zambak gibi bu görüşme yenilenmenin simgesi olsun.