Davutoğlu: Suçluysam sizler de suçlusunuz
Türkiye Büyük Millet Meclisi yaz tatilinde ama siyasi meteorolojiye göre son 17 yılın en sıcak günlerini yaşıyor. Avrupa ve Amerika üzerinden gelen sıcak...
Türkiye Büyük Millet Meclisi yaz tatilinde ama siyasi meteorolojiye göre son 17 yılın en sıcak günlerini yaşıyor.
Avrupa ve Amerika üzerinden gelen sıcak siyasi havanın Abdullah Gül ve Ali Babacan üzerinde etkili olduğu görülüyor.
Orta Doğudan gelen sıcak İslami rüzgar ise Ahmet Davutoğlu’nu etkisi altına almış gibi görünüyor.
Bugün 24 Temmuz yani Türk basınından sansürün kaldırılmasının yıl dönümü olarak her yıl kutlanan ancak son yıllarda AKP iktidarının medya baskısı nedeniyle kutlanmayan gündür.
Her gün yazı yazan 50 yıllık bir gazeteci olarak medyaya baskı uygulayan AKP’yi de yanlı yargıyı da şiddetle kınıyorum.
Değerli okurlarım,
AKP eski genel başkanı ve eski başbakan Prof. Dr. Ahmet Davutoğlu’nun yakın çevresinden mesajlar geldi.
“Sen Erdoğan’dan hala çekiniyorsun ama bak ben yazayım. 5 Eylül 2012 tarihinde Erdoğan özetle şöyle diyor:” diye yazmıştım ki Sayın Davutoğlu “sen” kelimesine üzülmüş.
Yazılarımda hiç kimsenin kalbini kırmak istemem.
Siyaseten eleştiri yaparım bir yazar olarak…
Yazımın bir yerinde “sen” diye hitap etmemin nedeniz “siz” yazsam çoğul olacak ve “Tekil” olan ”Hala çekiniyorsun” ifadesi de ”Hala çekiniyorsunuz” şeklinde çoğul olacak ve cümle yapısı amacımdan çıkacaktı.
Davutoğlu, Sayın Davutoğlu, Ahmet bey diye yazabilirdim ki yazımın bütününde bu şekilde hitap ettim ama yine de kalbini kırdıysam özür dilerim…
Aslına ben Davutoğlu’nun yerinde olsam hakkımda yazılanları, “dost acı söyler” diye algılar, “lider olmak” yorumuna gelecek siyasi yaşamımda yararlanmak için daha fazla önem verirdim…
Değerli okurlarım,
Davutoğlu’nun yakın çevresinden arayanlarla çeşitli konuları konuştuk.
En önemliden başlayacak olursam Davutoğlu’nun şu sözlerini hatırlatmam gerekli:
“Suriye konusunda tüm olumsuzluklar benim üzerime yıkılmak isteniyor. Tüm politikalar Cumhurbaşkanlığı, Başbakanlık, Genelkurmay, MİT hepsi ortak karar verir. Kendinizi dışında tutarsanız, bir kişiye yıkarsanız bu ahlaksızlık olur.
Arap Baharı'nda ben Dışişleri Bakanıydım, Gül Cumhurbaşkanıydı, Erdoğan Başbakandı, Babacan bakandı, kimse itirazda bulunmadı.
Ben üç yıldır konuşmadığım için Suriye sorunu bana yıkılmak isteniyor.”
Bu sözlerin en “ahlaksızlık” bölümünü yazdım ama Davutoğlu’na yakın kaynak şunları söyledi:
“Sayın Davutoğlu dış politika belirlemede kurumlara dikkat çekiyor. Bu sözlerin anlamı bir kişi karar veremez ortak karar verilir şeklindedir. Alınan kararlar yanlış ya da doğru ise sorumluluk herkesindir”
Ahmet beyin sözlerinde geçen kurumları isimlendirelim:
- Cumhurbaşkanı Abdullah Gül,
- Başbakan / Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan
- Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu,
- Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar,
- Milli İstihbarat Teşkilatı Başkanı Hakan Fidan
Gazetecilerle söyleşisinden ve yakın çevresinin sözlerinden Davutoğlu’nun, “Ben suçluysam onlar da suçlu, ben suçsuzsam onlar da suçsuz…” mesajı çıkmaktadır.
- İstişare devler kurumları arasında var tamam da son kararı kim verdi?
Bu soruma sizlerin de verdiği gibi yanıt net geldi:
“Recep Tayyip Erdoğan”
Değerli okurlarım,
Davutoğlu’nun yakın çevresi ile konuşurken, şu önemli değerlendirme de dikkatimi çekti:
“Birileri Prof. Dr. Ahmet Davutoğlu’nu istemiyor. Yabancı basın Abdullah Gül ve Ali Babacan’a çok yakın ilgi gösteriyor, hatta destekliyor. Sayın Davutoğlu Türkiye’nin çocuğu. Kimlerin kimleri nasıl desteklediği ortada”
Bu sözlerle kimi ya da kimleri kastettiğimi sorduğumda deneyimli siyasetçi şu yanıtı verdi:
“Kimse siyasete vasilik yapmasın. Milletin vasiliği önemlidir. Millet isterse iktidarı verir isterse geri alır. Beyefendiye yapılan eleştirilere bakıldığında sanki Erdoğan yok sadece Davutoğlu var. Madem bu kadar güçlü idi neden Pelikan saldırılarını da MKYK kumpaslarını da engelleyemedi?
Görülüyor ki bugünden Babacan – Davutoğlu arasında bir rekabet başlamış…
Davutoğlu’na yakın bir siyasetçi olan Selçuk Özdağ’ın şu sosyal medyadaki şu Tweet mesajı da dikkat çekici:
“Davutoğlu'nun son röportajında stratejik tutum (Davutoğlu’nu görmezden gelmek) açık bir şekilde görüldü. Davutoğlu, çok önemli şeyler söylemesine rağmen medya bilinçli bir tercihle Davutoğlu'nun sözlerini değil, işini kaybeden gazeteciyi konuştu.
Böylece Davutoğlu'nun sözleri hiç konuşulmamış gibi arada kaynayıp gitti. Medya bu kafa ile gider, muhalefet de akıllı, makul, uygun ciddi bir strateji üretemezse AK Partiye verilen gönüllü destek kerhen desteğe dönüşerek devam eder.”
Evet, hangi siyasi labirent olursa olsun, dönüp dolaşıp Erdoğan’da sonuçlanıyor…