Davutoğlu lider olur

Yeni parti çalışmalarını sürdüren eski Başbakan Prof. Dr. Ahmet Davutoğlu’nun Ankara’da verdiği konferanstaki konuşmalarının birinci bölümü müthiş ilgi...

Yeni parti çalışmalarını sürdüren eski Başbakan Prof. Dr. Ahmet Davutoğlu’nun Ankara’da verdiği konferanstaki konuşmalarının birinci bölümü müthiş ilgi gördü.

Yeni parti gerekli mi? AKP'de lider değişimi mi olur?

Bu soruya yazımın sonunda yanıt vereceğim ama Davutoğlu’nun çok önemsediğim mesajlarının kalan kısmını özetleyerek vereyim

Davutoğlu, “Ulusal, küresel boyutta ciddi sıkıntılar yaşanıyorsa nerede ve nasıl bir yolla takip etmek gerek burada ilkelerizikredeceğim” dedi.

Davutoğlu’nun konferansında ve “Duruş” kitabında ortaya koyduğu şu ilkelerin nedençok önemli odluğunu yazımın sonuç bölümünde okuyacaksınız.

İŞTE BU İLKELER

Birinci ilke, içselleştirme kabiliyeti. Tarih deki bütün devletleri incelediğinizde devletlerin en uzun süreli yaşamalarının en önemli prensiplerinden biri budur.

Şeyh Edebali, Türkmenleri yaşat ki devlet yaşasın demiyor, Müslümanları yaşat ki devlet yaşasın demiyor. İnsanı yaşat ki devlet yaşasın diyor. İnsana hitap edemeyen hiçbir yapı ayakta kalamaz.

İkinci ilke,hâkimler ve savcılar hükmedecek olan kişi hâkim muhatabına davalı veya davacı olarak bakmazsa statüsüne göre bakarsa mezhebine göre ideolojisine göre grubuna göre hareket ederse orada düzen kalmaz.

Türkiye’de hukuk meselesinde yaşadığımız en büyük şeylerden birisi vicdanlarıyla hükmeden hâkimlerimizin eksikliğidir.

Başbakanlığımda FETÖ’nün hâkimiyetini kırmak için değişik gruplar ‘yargıda birlik’ oluşturdular ve ziyarete geldiklerinde ‘bir daha bizim karşımıza gelirken herhangi bir topluluğa yakın hâkim veya savcılar diye çıkmayın’ dedim.

Topluluk asabiyetiyle hareket ettiğinde adalet kalmaz.

Üçüncü ilke, Devlet adamı vatandaşa baktığında demokrasilerde oy versin vermesin ama seçim bittiği anda bütün vatandaşlar devlet adamı huzurunda eşittir. O anda o devletin teminatı sağlanır.

Dördüncü ilke, iç tutarlılık.İç tutarlılığı şeffaflık ile tespit ederiz. Biz bunu yaşadık. İç tutarlılığın olmadığı kavramı söyleyeyim size oda takiye.

FETÖ’nün sadece bir teşkilatı yok bir ahlakı var. O ahlak virüs gibi topluma yayıldığında FETÖ’nün teşkilatını yok etseniz de FETÖ’nün zihniyeti hâkim olmaya devam eder. Bugün Türkiye’de maalesef takiye denilen şey sosyal hayatta en çok görülen hususlardan bir tanesi. Bir ortamda bir türlü başka bir ortamda başka bir türlü konuşmak neredeyse siyasi hayatın doğası haline geldi.

Beşinci ilke,Çıkar optimizasyonu. Bütün çıkarlar belli bir elde toplanmaya başlanmışsa orada düzen olmaz. Geçici bir düzen olur ama kalıcı bir düzen olmaz. Kazan kazan ilkesi olduğu zaman siyasette de böyledir bütün partiler bir şekilde paydaş olduğunu düşündüğünde demokrasi yürür.

Altıncı ilke,Temsil güç dengesi ve uygulama. Düzen kurmak için güç şarttır. Bir güç gerekir ama önemli olan şu o gücün ahlaki özü nedir nasıl denetlenecek?

Problem nedir? Güç nasıl organize olacak ve nasıl denetlenecek? Güçsüz bir devlet olmaz güç olacak. Ama güçlü bir devlet zayıf bir vatandaş olursa buradan otokrasi çıkar. Vatandaşların haklarının devletle buluştuğu yerde meşruiyet doğar.

Yedinci ilke, Düzenin olmazsa olmazlarından bir tanesi de kurumsallaşmadır. Devletlerin bölgelerin ulusal bölgesel ve küresel düzenin yaşamını sürdürebilmesi için kurumsal bir yapı lazım. Kurumsal yapının çok zayıf olması ani şoklarda kırılmasına yol açar. Fazla esnek olması da sürdürebilirliğini etkiler.

Kimlerin hangi rolü üstlendikleri belli olmadığı bir kurumsallaşma krizi yaşıyoruz.

ONURLU İNSAN

70’li yılları yaşayan herkes sağcımızda, solcumuzda hepimiz hangi ideoloji olursa olsun bağımsız bir ülke, güçlü bir devlet amaçlardı. Hepsi ne gerekçeyle ölmüş ya da öldürülmüş olursa olsun onurlu bir ülkenin, onurlu vatandaşları olmaktı hedefleri.

Ya da 12 Eylül’de hangi gerekçeyle, hangi yanlış yollarla idam sehpasına götürülmüş olursa olsun o gençleri rahmetle anıyorum. Çünkü bir idealleri vardı.

Bu nesil birikmiş bir sistemik deprem içerisinde yaşıyor.

Konuşmaktan korkan, düşündüğünü ifade etmekten çekinen, her ortamda farklı şeyler söyleyerek sahip olduğu makamı mevkii korumaya çalışan insanlardan şahsiyetli bir toplum çıkmaz.”

KİNDAR VE DİNDAR NESİL YERİNE YANİ TANIM

Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Kindar ve dindar bir nesil yetiştirmeliyiz” demişti.

Davutoğlu’nun “yeni nesil” tanımı ise şöyle oldu:

“Kendi ülkesine aidiyeti güçlü olan ve herkese bu aidiyet duygusuyla bakan, iç tutarlılığı tahkim edilmiş olan, takiyeyi değil şeffaflığı savunan ve yaşayan, kamu çıkarını kendi çıkarından önce düşünen, kurumsal yapıların yaşaması için özel ve toplumsal hayatından gerekli fedakârlıkları yapabilen bir yeni nesil oluşturmamız gerekli.”

SONUÇ

Konferans bitiminde hemen sordum:

Sayın Başbakan Türkiye’de yeni bir siyasi oluşum düşünüyor musunuz?

Davutoğlu, “Orhan Bey, bir gün basın toplantısı yapacak olursam istediğiniz soruyu sorabilirsiniz. Ancak burası bir konferans olduğu için muhtevayla ilgili sorarsanız memnun olurum. Bu soru muhtevayla ilgili olmadığı için isterseniz bu soruyu yok addedelim” diye yanıt verdi.

Ben de, yolunuz açık olsun dedim.

Davutoğlu Konferansı iki önemli mesaj ile bitirdi:

“Birinci olarak; aidiyet duygumuzu güçlendireceğiz. Kimse bu ülkede kendini ötekileştirilmiş, yabancılaştırılmış görmeyecek.

İkinci olarak; şeffaflık, özgürlük, düşünce özgürlüğü, ifade özgürlüğü bir insan bunları yapamadığı zaman ruhunun daraldığını hisseder, huzur hissedemez. Herkes fikrini ifade edebilir ve kınanamaz bir ortam olursa dışarıdan ne gelirse gelsin ortak akla sahip olan bir milletin iradesini ezip geçemez. Ortak aklın oluşabilmesi içinde fikir özgürlüğü gereklidir.”

Değerli okurlarım, sorum yok addedildi ama bu elbette yorum yapmamı engellemez.

Sonuç olarak söylemem şu ki Davutoğlu’nun “Duruş” kitabı kuracağı partinin de kuruluş manifestosudur.

Sonsöz, Davutoğlu ya parti kurar, ya da mevcut bir partide lider olur.