Hepimiz bir kelebek olmalıyız

Hatay, tarih boyunca birçok zorluğa karşı direnç göstermiş ve dayanışma ruhunu her zaman en üst seviyede yaşamış bir şehir. Ancak tarihinin en zorlu sınavlarından birini 6 Şubat ve sonrasında veriyor. Deprem, herkesin hayatını alt üst etti.

Hataylılar bu felaketin derin yaralarını da tıpkı geçmişte olduğu gibi birbirine kenetlenerek ve dayanışma içinde sarmaya gayret ediyorlar.

Depremin ilk anlarından itibaren Hatay sokakları, yürekleri dağlayan sahnelere şahitlik etti.

Ama Hataylıların yardıma koşma ve birlikte hareket etme isteği herkesin hem umudunu hem de mücadele gücünü arttırdı.

İlk müdahaleyi Hataylılar yaptı; enkaz altında kalanları elleriyle çıkarmaya çalıştılar, komşularını, dostlarını kurtarmak için gece gündüz demeden tüm olanaklarıyla çalıştılar.

Bu dayanışma öyküleri tabii ki sadece kurtarma çabalarıyla sınırlı kalmadı.

Herkes bir başkasının ayakta kalması ve şehri terk etmemesi için adeta seferber oldu.

Depremin etkilediği esnaf da bu devasa mücadelenin bir parçası oldu.

Yıkılan dükkanları, zarar gören iş yerleri, tırnaklarıyla kazıyarak kurdukları hayatlarını paramparça etmesine rağmen pes etmediler.

Birbirlerine destek olmak ve ayakta kalmak için el ele verdiler.

Hataylı esnafın verdiği mücadelede, kent dışından gelen destekler hayati önem taşıyor.

İnsani yardım kuruluşları, sivil toplum örgütleri, gönüllüler, polisimiz, jandarmamız, askerimiz, belediyelerimiz ile devletimizin tüm kurum ve kuruluşları depremzedelerin yanında olmak için Hatay'a akın etti.

İhtiyaç sahiplerine yiyecek, su, giysi gibi temel ihtiyaçlarının yanı sıra barınma imkanlarını ulaştırmak için hala çalışıyorlar.

Aynı zamanda, hasar gören dükkanları onarmak, iş yerlerini tekrar ayaklandırmak için ellerinden geleni yaptılar ve yapmaya da devam ediyorlar.

Yardımların bir kişiden diğerine, bir kurumdan diğerine aktarılmasıyla oluşan bu kelebek etkisi, küçük bir dokunuşun nasıl büyük bir fark yaratabileceğini en büyük kanıtı.

Bunu Hatay’ı gezerken ve Hataylılarla sohbet ederken çok net olarak görüyorsunuz.

Depremin üzerinden beş ay geçtikten sonra Hatay Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Lütfü Savaş’ın davetiyle şehri ziyaret etmiş ve ilk izlenimlerimi geçen hafta sizlerle bu köşede paylaşmıştım.

Acının izleri hala tazeliğini koruyor.

Her yerde bunu görüyor ve hissediyorsunuz.

Şehrin yalnızlığı içinizi burkuyor.

Ama verilen mücadeleye de şahit olunca umudunuz artıyor.

Bir şehrin yaşaması için önce esnafının yaşaması gerekiyor.

Bu gerçekten yola çıkarak, yıllardır her geldiğimde ziyaret ettiğim Hatay’ın sahip olduğu zengin mutfak kültürünün temsilcisi olan işletmeleri gezmek istedim.

Neredeyse tamamı yerle bir olmuştu.

Ayakta kalanlar ise hasarlıydı.

O nedenle şehri terk etmeyerek yeniden ayağa kalkmaya gayret edenler konteyner, karavan ya da çadırlarda kısıtlı imkanlarla hizmet vermeye çalışıyorlardı.

Etcim Kemal bunlardan sadece biri.

Depremde enkaz altında kalıp önce yaşam mücadelesi veriyor, mucize eseri kurtarılmasından sonra ise tamamen yıkılan işletmesini yeniden ayağa kaldırabilmek için kendisine tahsis edilen 25-30 metrekarelik bir konteynerde bu sefer var olma mücadelesi veriyor.

Hatay’ın simge işletmelerinden yüz küsur yıllık Affan Kahvesi de benzer bir mücadele ile az hasarlı tarihi binasına dönmek için bir parka konumlandırdığı konteynerde savaş veriyor.

Şehrin en önemli ve ikonik esnaf lokantası Ali Mürdün de kendisine verilen konteynere sığdırdığı minik işletmede hala aynı kalitede hizmet vermeye gayret ediyor.

Alanında öne çıkan işletmelerden biri olan Bizim Künefe de eski şaşalı günlerine dönmek için var gücüyle çalışıyor.

Hangi konteyner ya da çadıra adım atsanız yüreğinizi burkan hikayelerle karşılaşıyorsunuz.

Dokuz adet satış noktası ve fabrikası yerle bir olduktan sonra yeni satın aldığı iki adet makineyle hikayesini yeniden yazmaya başlayan da var.

Fabrikasını deprem öncesinde inşa ederken tüm kurallara uyup depremi neredeyse hasar almadan atlatıp imalata dört gün içinde başlayıp şehre can suyu olmaya çalışan da var.

Hatta yeni konteyner kebapçısının adını “Gitmedik ki Dönelim” koyup bir de en görünür yerine “Sen yoksan bir eksiğiz” yazarak şehirden göç edenlere geri dön çağrısını haykıran da…

Hatay esnafını ziyaret ve sohbet ederken gözlerim doluyor, boğazım düğümleniyor.

Ama onların yeniden eski günlerine döneceklerine dair umut ve inançlarını görünce de yüreğime bir nebze olsun su serpiliyor.

Neredeyse tamamı kendilerine verilen desteklerin umutlarını ve mücadele güçlerini arttırdığını söylerken bundan sonra ürettiklerini satabilmek için desteğin artması gerektiğine vurgu yapıyorlar.

Tek şikayetleri iyi ve kaliteli malzeme tedariği konusunda yaşadıkları sıkıntı oluyor.

Hatay esnafının yaşaması için pek çok hayırsever, sivil toplum kuruluşu, yardım kuruluşu ve devletimizin tüm kurumları destek olmuş ve olmaya da devam ediyor.

Herkese tek tek teşekkür etmek için yerim olmaması nedeniyle elini taşın altına koyan herkese şükranlarımı sunuyorum.

Hatay esnafı umudunu kaybetmeden tüm olumsuzluklara ve imkansızlıklara rağmen ayakta kalma mücadelesini devam ettiriyor.

Bizler de onların ayakta kalması için, Türkiye’nin herhangi bir noktasında kanatlarını çırpan kelebeklerin depremden etkilenen illerimizde fırtına koparabileceğine inanarak bireysel desteğimizi sürdürmeliyiz.