Kültürel mirasını yenilikçi yaklaşımlarla zenginleştiren Gaziantep
Sahip olduğu zengin kültürel miras ile gastronomide pek çok ilke imza atan Gaziantep, ülkemize kazandırdığı Rayiha Baharat Müzesi ve UDMA Peynir Müzesi ile fark yaratmaya devam ediyor.
Gaziantep'in gastronomi yolculuğu, lezzetlerin zirvesine ulaşan bir başarı hikayesi. Bu büyülü şehir, zengin mutfak kültürüyle hem ulusal hem de uluslararası alanda büyük başarılara imza atmaya devam ediyor. UNESCO yaratıcı şehirler ağına giren ilk kentimiz olan ve Türkiye'nin gastronomi başkenti olarak kabul edilen Gaziantep, sahip olduğu tarihi ve kültürel mirasa kattığı değerlerle fark yaratıyor. Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanı Fatma Şahin ve gastronomi ekibi, yeni ve benzersiz projelere imza atmaya devam ediyor. UDMA Peynir Müzesi ve Rayiha Baharat Müzesi bunlardan sadece ikisi. Geçtiğimiz günlerde ülkemizde ve dünyada benzeri az sayıda olan bu projeleri hayata geçiren Gazibel Yönetim Kurulu Başkanı Fikret Tural ve Gaziantep Büyükşehir Belediyesi Mutfaklar Koordinatörü Doğa Çitçi ile şehre kazandırılan bu müzeleri birlikte gezdik.
UDMA TARİHİ LEZZETLE BULUŞTURUYOR
Kozluca Mahallesinde yer alan ve 14. yüzyıldada yapılarak günümüze gelen Eski Hamam’ın restore edilmesiyle açılan UDMA Peynir Müzesi ve Restoran 3 bölümden oluşuyor. Müze, restoran ve market bölümleri olan UDMA’nın restoran bölümü, taze, doğal ve yerel malzemelerden oluşan benzersiz bir kahvaltı ve yöresel lezzetler menüsüyle misafirlerine keyifli bir deneyim sunuyor. Bizde bu tarihi yapının büyülü ortamında kahvaltımızı yaparak güne başladık. Sonrasında 7’den 70’e herkesin, peynirin hikayesi ile ilgili önemli bilgiler edinebileceği UDMA Peynir Müzesi’nde devam eden çalışmaları inceledik. Tüketimin hızla yaygınlaştığı bir dönemde kültürel mirasımızın korunmasına, manevi duyarlılığın ve sürdürülebilir gastronominin yüceltilmesine katkı sağlayacak UDMA’nın devam eden çalışmalar tamamlanarak yakın zamanda kapılarını açması bekleniyor.
BAHARATIN İZİNİ SÜRÜYOR
Alleben Göleti’nin hemen kıyısında, içerisindeki zenginliğe uyumlu bir tabiatın tam merkezinde konumlanan Rayiha Baharat Müzesi; Türkiye’de henüz benzeri olmayan, dünyada ise benzerleri içinde zirveye aday bir müze. Rayiha bir müze olarak tanımlansa da aslında 3 önemli birimden oluşan entegre bir üretim, deneyim ve sergi merkezi. 150’ye yakın baharatı dokunarak, koklayarak ve görmediğiniz safhalarına, tarihine, mitlerine tanık olarak gezebileceğiniz bu müzeyi gezenlere konusunda uzman Raviyanlar (anlatıcı) eşlik ediyor.
Rayiha’da ayrıca meraklıları ve profesyoneller için bir AR-GE laboratuvarı ile bitkilerin yetiştirildiği hobi bahçesi de bulunuyor. Müze bünyesinde yer alan Aktar Cafe’de ise bu bitkilerden elde edilen hediyelik ürünler, pasta ve içecekler sunuluyor. Müze gezisi sonrası akşam yemeği öncesi Alleben Göleti manzaralı bahçede soluklanırken denediğim burada sergilenen baharatların özütünden yapılan “Zamansız Hoşluk” isimli baharat kokteyllerinden çok etkilendim. Tamamen doğal malzemelerle yaratılan içecekler, müze gezimizi farklı bir boyuta taşırken, Rayiha’nın en üst katında yer alan restoranda ünlü Şef Doğa Çitçi tarafından oluşturulan tadım menüsünün yaşatacağı deneyimin derinliği hakkında da fikir verdi.
ÇOK BOYUTLU BİR LEZZET DENEYİMİ
Günün finalini müzenin üçüncü katında yer alan şık restoranda ilk kez bizler tarafından deneyimlenen tadım menüsü ile yaptık. Rayiha’nın misyonunu tamamlayıcı nitelikteki ülkemizin önde gelen şeflerinden Doğa Çitçi tarafından tasarlanan tadım menüsü baharatın zengin dünyasını tüm yönleriyle hissettiriyordu. Bizlere tarih sayfalarından sofraya uzanan benzersiz bir yolculuk yaşatan ve gastronomi dünyasının en küçük unsurlarının önemine ve derinliğine tanık olduğumuz bu “Fine Dining Tadım Menüsü” tek kelime ile büyüleyiciydi.
Tarçın ve havlucan sirkesi ile yorumlanan “Ayak Paça” lezzeti kadar buz parçacıkları üzerindeki jölemsi sıra dışı sunumu ile damağıma adeta silinmeyecek bir imza attı. Tahin, susam, nane yağı, reyhan ve arı yağı ile tasarlanan “Sini Köfte” alışık olduklarımızın çok ötesinde bir deneyim yaşattı.
Menüde “Damak Hoşluğu” ismiyle yer alan sumak sorbe ise peynir altı suyuyla demlenmiş firik pilavı, tarhunlu patates püresi ve körpe ıspanak eşliğinde servis edilen “Kuzu İncik” öncesinde bize adeta boyut atlattı.
Bu benzersiz yolculuğun finalini “Kan Portakal” isimli tatlıyla yaptık. Kan portakal, zeytinyağı dondurması, portakallı mereng, karabiber ve menengiçli korokanın eşsiz uyumu ve dengesi bu özel gecede ulaştığımız lezzettin zirvesine yakışır nitelikteydi. Tabii ki her seçeneğe özel tasarlanan baharat kokteyllerinin de bu benzersiz yolculuğa ayrı bir keyif kattığını belirtmeliyim.
Bu büyüleyici gecenin sonunda yaşattıkları etkileyici deneyim ve Gaziantep Mutfağı’na kattıkları değer için Gaziantep Büyükşehir Belediyesi Mutfaklar Koordinatörü Doğa Çitçi ve ekibine tüm kalbimle teşekkür ediyorum.