Mutlu anların ev sahibi geri döndü
Yıllar boyu konumuyla, atmosferiyle ve sunduğu lezzetlerle unutulmaz bir buluşma noktası olan Café Marmara, The Marmara Taksim’deki yerine geri döndü.
Geçtiğimiz günlerde beni gençlik yıllarıma götüren oldukça nostaljik ve lezzetli bir tadıma katıldım. Her daim mutluluk ve keyif ile eşleştirmeme rağmen, bazı hatırlamak dahi istemediğim hüzünlü olaylara da ev sahipliği yapmış olan Cafe Marmara’dan bahsediyorum. İstanbul’un kalbi Taksim Meydanı’nın ikonik adresi The Marmara Taksim’de bir geleneğin yeniden doğduğuna şahitlik etmekten büyük bir keyif aldım.
Dediğim gibi Taksim Meydanı’na bakan pencerelerinde yıllar boyu birçok anıya ev sahipliği yapmış bir buluşma noktası Café Marmara. Mutlulukla hatırlanan bir çok hatıranın da ortak noktası. İstanbulluların zihninde her zaman özel bir yeri olan bu mekân, yine mutluluğun adresi olmak için kapılarını açmış. Geçmiş yıllarda olduğu gibi yine tüm güne yayılan bir deneyim yaşatıyor.
Café Marmara, günün hangi saati olursa olsun damağınızda farklı izler bırakacak bir lezzet dünyası sunuyor. 07:30 – 24:00 saatleri arasında servis veren Café Marmara, Taksim’in hareketli ruhuna da eskiden olduğu gibi uyum sağlıyor. The Marmara Group’un Head Chefi’i Tolga Özkaya öncülüğünde hazırlanan menünün, bulunduğu lokasyonun dinamizmini, zenginliğini ve çeşitliliğini yansıtan bir şekilde tasarlanmış olduğunu söyleyebilirim.
Bir kafeden daha fazlasını sunan, bir buluşma noktası olma geleneğini yeniden sahiplenen Café Marmara’da lezzet, yaratıcılık ve özenli bir deneyim ile bir araya geliyor. Café Marmara’nın kendi dokunuşunu yansıtan ve geçmişine de bir saygı duruşu niteliğinde olan lezzetleriyle ayrıştığını menüye baktığınızda hemen fark edeceksiniz.
Kahvaltı saatleri için Café Marmara’nın deneyimli mutfağından taze taze çıkan hamur işleri, sağlıklı seçenekleri tercih edenler için yerel ürünlerle hazırlanan alternatifler ve Café Marmara’nın klasikleşen lezzetleri güne benzersiz bir başlangıç yapmanıza imkan sağlıyor. Ama sabah saatleri için benim favorimin kesinlikle tereyağlı kruvasan olduğunu bilmenizi istiyorum.
Café Marmara mevsimsel menüsü ve yerel üreticilerden tedarik edilen malzemelerle hazırlanan tabaklarıyla sunduğu deneyimi sürdürülebilir kılmayı hedefliyor. Kendi tasarımı olan Vol au Vent’lar, özel reçetesi ile fark yaratan Dana Şinitzel, Marmarita başta olmak üzere Napoli tarzı pizza alternatifleri ve Café Marmara’ya özel JON’s Burger ile çeşitliliğini ortaya koyuyor. Mutlaka denenmesi gereken tabaklar arasında Poke Bowl’lar ve makarna seçenekleri olduğunu da farklı tatlar arayan damaklar için hatırlatmak istiyorum.
KİLİS’İN YÖRESEL LEZZETLERİ İSTANBUL’A TAŞINDI
Kilis, farklı kültürlerle yoğrulmuş zengin mutfağı ile gastronomi alanında adından söz ettirmeye devam ediyor. “Türkiye Yüzyılı’nda Kilis Mutfağı” temasıyla İstanbul’da gerçekleştirilen etkinlikte Kilis Gastronomi Elçisi Şef Yunus Emre Akkor’un öncülüğünde Kilis yemekleri, gastronomi profesyonelleri, yazarları ve şeflerin beğenisine sunuldu.
Onlarca farklı medeniyete ev sahipliği yapmış kadim kent Kilis’in lezzetleri bu köklü geçmişe dayanıyor. Bu özel gecede kente has zeytinyağı, Kilis Horoz Karası üzümü, Kilis Biberi gibi ürünler ve Kilis Mutfağı’nın geleneksel lezzetleri davetlilere sunuldu. Son yıllarda gastronomisi ile de adından sıkça söz ettiren Kilis’e has yöresel lezzetlerden oluşan Kilis Gastronomi Elçisi ünlü Şef Yunus Emre Akkor imzalı seçki davetlilerin damaklarını şenlendirdi.
KİLİS GASTRONOMİSİNİN TARİHİ BİNLERCE YIL ÖNCESİNE DAYANIYOR
Tarihsel derinliği ile ön plana çıkan Kilis gastronomisinin binlerce yıllık geçmişe sahip olduğu Oylum Höyük’te yapılan kazılarda elde edilen bulgular ile belgelenmiş oldu.
Kilis sınırları içerisinde gerçekleştirilen kazılarda bulunan 4 bin 500 yıllık zeytin çekirdeğiyle Kilis'teki tarihi höyükte yürütülen arkeolojik kazılar sonucu elde edilen veriler ışığında, Kilis ve çevresinin zeytin ve zeytinyağı üretimi konusunda önemli bir konuma sahip olduğunu gösteriyor. Oylum Höyük’te tapılan son kazılarda dönemin ölü gömme gelenekleri ve öteki dünya inancı ile ilgili bilgi veren mezarlara genellikle birkaç kap ve çeşitli süs eşyaları ile birlikte yiyecek bırakıldığı gerçeğine ulaşıldı.
Mezar içlerinde ele geçen karbonlaşmış zeytin ve üzüm çekirdekleri ile tahıl kalıntıları dışında, genellikle ölülerin başı hizasına konulan bir çanak içinde ölü yemeği bırakıldığı tespit edildi. Çanaklar içinde ele geçen küçükbaş hayvanlara ait kafatası ve ayak kemiği parçaları bu ölü yemeğinin daha çok kelle-paça türünde olduğunu göstermektedir. Böylece bugün hala büyük bir beğeni ile tüketilen kelle paçanın geçmişinin binlerce yıl öncesine ve Kilis coğrafyasına dayandığını söyleyebiliyoruz.