6’lı masa/partiden bir davetiye aldım
Beni güçlü parlamenter sisteme çağırıyorlar. Davetiye yollamışlar. Bir imza töreni düzenleyecekler. Genel başkan yardımcıları bu metni okuyacak ve sonra genel...
Beni güçlü parlamenter sisteme çağırıyorlar. Davetiye yollamışlar. Bir imza töreni düzenleyecekler. Genel başkan yardımcıları bu metni okuyacak ve sonra genel başkanlar imzalayacak. Aslında ülkenin geçmiş 20 yılından sonra umudu ve puslu geleceği paylaşacaklar.
Ben ki; ülkenin başbakanı Adnan Menderes doğumumdan 5 ay bir hafta sonra idam edilecek. Ben ki; 61 yıllık ömrüme 3 darbe ve bir tane de sonradan öğreneceğim darbe girişimi sığdıracağım. Yani “parlamenter rejimden” pek de umudum olmasa gerek. Ben ki; ağabeylerim Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan ve Yusuf Arslan’ın idam edilişini üzüntüyle öğreneceğim. Ben ki; ait olduğum 1978 kuşağından 50 idama tanıklık edecek ve bunların çoğunluğunun devrimci sosyalist olduğunu bileceğim.
Şimdi bana deniyor ki; “güçlü parlamenter sistem kuracağız, sen de orada ol.” Neden? Çünkü rabıtamı kestiğim birileri “yetmez ama evet” dediği, çünkü “bu ülkeye demokrasi getirirse muhafazakarlar getirir” ahmaklığını savunan birileri, nihayet yanıldığını anladığı için ya da Suruç’ta o güzel gülüşlü ve inançlı çocuklar öldüğünde, “yahu biz ne halt ettik” demeyenler olduğu için, şimdi benim o imza törenine katılmamda da bir beis olmadığı düşünülüyor.
Ne garip değil im? O masada ben ve ölen tüm ağabeylerim ve kardeşlerim olmayacak, yaşanan onca acılar olmayacak, ama “güçlü parlamenter” sistem için mutabakatı beraberce imzalayacağız. (!)
Ekonomik krizi ben yaratmadım. Ülkede kutuplaşmada hiçbir dahlim yok. “Yetmez ama evet” diyerek o garabet torba yasaya “evet” demedim. Şimdi “keşke parlamenter rejim daha güçlü olsa” diyerek açılan o imza törenine katılacağım.
Sevgili okur,
Derdim üzüm yemek. Bağcıyı döven zaten bugüne kadar dövdü. Geçmiş zaman diliyle, “akıl baliğ oldu.” Şimdi bizi çağırıyorlar. Tabi ki davete icap edeceğiz. Çünkü 20 yıl sonra yeni bir başlangıca ihtiyacımız var.
Ama yahu! Hiç olmazsa “biz ne halt ettik” diyenler o basın toplantısında konuşsun. Ama yahu! “Halkın seçtiğinden başkasını tabulaştırmayız” diyenler, “parlamento sadece sayı değildir, seçilen halkın talebi ve beklentilerini yansıtır” diyenlere şans verilsin. Sorunun sadece tek kişinin siyasi güç ve iradesinin ötesinde olduğunun bilincine varılsın.
Seçimin sadece bir kişinin imzasıyla değil, istişare, halkın isteği, vekili olduğu halkın beklentilerinin kürsüye taşınması olduğunun bilincinde olan bir vekil topluluğu tarafından imzalansın. Bütün provokasyon ve “yalnızlaştırma” çabalarının aksine bu ülkede Kürt seçmen olgusunun açıkça dile getirilmesini sağlasın. Hiç olmazsa, kayyum ve dokunulmazlıkların kaldırılmasıyla bir bölgenin seçmenin iradesinin boşa çıkarıldığının özeleştirisi verilsin.
Kimse 6’lı parti mensuplarının “HDP’siz Kürt seçmeni nasıl ikna ederiz” oportünizminin aksine, içtenlikle o masanın üçte/dörtte birinin Kürt seçmenlerinden oluştuğunu unutması n.
Çünkü kimse “güçlü parlamenter sisteme dönüş” senaryolarının ikinci ayağını, “nasılsa sona iki aday kalacak ve Kürt seçmenler de Erdoğan’ın karşısındaki adayı destekleyecekler” kolaycılığına kaçmasın.
Biliyoruz ki aradan 20 yıl geçti ve ‘Mahcup” ve ‘kullanılmış aptallardan’, ‘başbakanım emrinizdeyiz’ diyen ‘Toros’ markalardan geriye biz kaldık. Bugün geldikleri yer ‘yakınımızda’ olsa da yanımızda değil.
Onun içindir ki yoğurdu üfleyecek ama “yemeyeceğiz.”
O, 6’lı masaya katılacak ama alkışlamayacağız.
Yahu bizim de aklımız, hafızamız ve yaşanmışlıklar var. Değişmediyseniz, biz buradayız…
Adına ne derseniz deyin, demokrasiyi savunacağız….