Pınarhisar Cezaevi’nden muktedir devlet olmaya…
Sn. İmamoğlu artık adaydır….6’lı masanın ikbal kaygısı varsa onu aşacak olan ise halkın iradesi ve seçimi olacaktır…
En doğru yorumu Selahattin Demirtaş yaptı…
Bir otobüsün en öndeki koltuğuna oturmuş ve yolculuğa çıkmıştı. Necmettin Erbakan’ın Refah/Saadet Partisi genel başkanlığına layık görmemesinden mütevellit bir mağduriyetin üzerine ilaç gibi gelen üç aylık mahkumiyet kararını siyasi ikbalinin tarihi bir fırsatına çevirmeyi başarmıştı.
Binler, yüz binler onunla yürümeye hazırdı. Otobüsün çevresi sevgi halesi ile çevrilmiş, o da üç ayın alternatif maliyetinin verdiği keyifle “bir şarkısın sen ömür boyu serecek” müziğinin eşliğinde, şarkının burada bitmeyeceğini söyleyen nağmelerle ağır adımlarla Pınarhisar Cezaevi’ndeki üç aylık hapis cezasının infazına gidiyordu. Gidiyordu ama ülke de onunla birlikte hapsediliyordu. O ne demekti? Bir siyasetçi okuduğu bir şiir yüzünden üç aya –memleketin demek ki o dönemki çok daha ‘demokratik’ yasaları gereği- hepse mahkum edilmişti.
Nihayetinde iktidar olmanın alternatif maliyeti üç aydı. Öyle ki o hapishanenin bulunduğu bölgedeki mahkumundan jandarma komutanına, “muhafızından” cürümüne, ziyaretçisinden siyasetçisine kadar hemen herkesin nasipleneceği bir ikbalin önü açılmıştı. Sonraki 20 yılda tepe tepe kullanılan bir mağduriyet nihayetinde aynı senaryo ile (mi?) son bulacaktı.
Açık ve sarih bir dille söylemek gerekirse: AKP Genel Başkanı Erdoğan’ın 2023 seçimlerindeki rakibini kendisinin seçtiği anlaşılıyor. Zira halkın mağdur olana teveccühünü aslında İstanbul Büyükşehir Belediyesi seçimlerini iptal ettirerek, ikinci seçimde ağır bir yenilgiyle tanışmasından da ders çıkarmadığı anlaşılıyor.
Dahası AKP’li trollerin ve dahi televizyonlardaki tilmizlerinin “bu karar Erdoğan’a provokasyondur’ şeklindeki zırvayı tevil etme gayretleri bile alınan kararı benimseyemediklerini, Abdullah Gül ve Bülent Arınç gibi AKP kurucusu iki sac ayağının eleştirileri bile bu kararın sonuçlarından nasıl da çekindiklerini ortaya koyuyor.
Haklıdırlar…
Zira bu kararı dikte ettiren mahkeme heyetinin AKP mahfilleri ile çektirdikleri fotoğrafları bir yana AKP’nin başarısında o mahkumiyet kararının önemini bilenler bu kararın sonuçlarını da tahmin edebiliyor.
Onun içindir ki sadece İstanbul Büyükşehir Belediyesi seçimlerini kazanmasına rağmen ikinci kez –çok daha açık farkla-- kazanmaya mecbur edilen, Büyük Şehir Belediyesi’nin yetkileri ve iktidar alanı –taksi şoförlerin ile ilgili haklı kararlarda bile- sınırlandırılan ve Büyük Şehir Belediyesi’ne ait bir çok alanı –Galata Kulesi gibi- Ankara’nın kararı ile kaybeden ve nihayetinde, “dandik” bir kararla siyaset dışına sürülmek istenen Ekrem İmamoğlu ardık gelecekte Erdoğan’ın başkanlık yarışındaki rakibidir.
Üstelik “yolumuz uzun, heyecanımız yüksek ve gençliğimiz var” yerine, “bari beni son kez seçin” diyen bir rakibe karşı seçim meydanlarına çıkabilir.
Onun içindir ki Selahattin Demirtaş’ın attığı mesaj bütünüyle haklıdır ve yerli yerine oturuyor: Ne demişti Demirtaş? “"Halkın iradesine bu kaçıncı 'yargı' darbesi. Bütün hukuksuzluklar er geç halkın kararına çarpıp döner. Oldu olacak, Ekrem Bey'i Pınarhisar Cezaevine de koyun ki akıbeti aynı olsun."
Kanımca, “aynı olacak..” Artık süreç 6’lı masa iradesi yerine mağduriyetin ve haklı olanın yanında olmayı gerektiriyor. Tıpkı Pınarhisar Cezaevi’nden başbakanlığa giden Erdoğan gibi…
Bu kararın alınmasında dahli olanların hesabı varsa o hesabın Bağdat’tan döneceğini şimdiden görmek mümkün. Tıpkı Gül ve Arınç gibi…tıpkı “hiçbir şey olmasa bile kesinlikle bir şey oldu” diyen akla gösterilen tepki gibi…
Sn. İmamoğlu artık adaydır….6’lı masanın ikbal kaygısı varsa onu aşacak olan ise halkın iradesi ve seçimi olacaktır…