İstanbul'un fethi de bizim, işgalden kurtulması da...
Bugün 6 Ekim 1923 İstanbulu’ un işgalden kurtuluşunun 96’ncı yılı. Sabahın ilk saatlerinde emekli asker, çevirmen, yazar ve yayıncı çok değerli büyüğüm Dinçer...
Bugün 6 Ekim 1923
İstanbulu’ un işgalden kurtuluşunun 96’ncı yılı. Sabahın ilk saatlerinde emekli asker, çevirmen, yazar ve yayıncı çok değerli büyüğüm Dinçer Kişioğlu’ndan bir ileti geldi. İleti aynen şöyle; ‘’Bugün 6 Ekim Kurtuluş Savaşının sona erdiği gündür. İzmir 9 Eylül 1922’de kurtuldu ama İstanbul bu tarihten 13 ay sonra 6 Ekim 1923’te kurtuldu. 13 Kasım 1918’de başlayan ve 4 yıl 10 ay 23 gün süren işgal, Şükrü Naili Paşa komutasındaki 3’cü Kolordunun İstanbul’a girişiyle sona erdi.
O tarihe kadar İstanbul Boğazını kontrol altına alan düşman gemileri ve Galata Köprüsü, Karaköy, Taksim, Tophane Rıhtımı ve Maçka gibi saymakla bitmeyecek bölgelerdeki işgal kuvvetlerinin askerleri, İstanbul halkını eziyet içinde yaşattı. Türk Halkına Türkiye içindeki hareketlerinde bile pasaport ve vize uyguladı.
İstanbul’un kurtuluşu ile Türkiye’yi işgal eden bütün yabancı güçler, gemileriyle ve askerleriyle birlikte defolup gittiler. 6 Ekim 1923 Sabahattin Selek’in 2 ciltlik kitabında adını verdiği ‘’Anadolu İhtilali’nin’’ sona erdiği gündür.
Herkese kutlu olsun.’’
İSTANBUL İŞGALİ VE SONRASI
Osmanlı Devleti 1’nci Cihan Savaşi’nda yenilmişti. 30 Ekim 1918'de imzalanan Mondros Ateşkes Antlaşması'na göre İngiliz Donanması gemileri 13 Kasım 1918'de Haydarpaşa önlerine demirleyip İstanbul'a girdi. Fiilen gerçekleşmiş olan işgal, 16 Mart 1920 tarihinde resmi işgale dönüştü.
Padişah kendi başkentinde adeta İngiliz İşgal Komutanının emrinde gibi. Hiçbir yetkisi yok. İngiliz askerleri İstanbul’da devriye geziyor kuş uçurtmuyorlar.
Anadolu’da milli güçlerin elde ettiği başarılar ve Özellikle İzmir’in kurtuluşu sonucu İhtilaf Devletleri Ankara Hükûmeti ile anlaşma yolları aramaya başladı.
Türklerle savaşılmasını istemeyen Winston Churchill'in başını çektiği bir grup bakan İngiliz kabinesinden istifa etti.
Diğer taraftan İzmir'in Kurtuluşundan sonra Damat Ferit Paşa 21 Eylül 1922'de ülkeden kaçtı.
HİNT MÜSLÜMANLARI VE SOSYALİST SOVYET TÜRKİYE’NİN YANINDA
Yunanistan’ın yenilmesi, Fransa ve İtalya’nın çekilmesi, sömürge ve Balkan Ülkelerinin yardım etmemesi ve kamuoyunun savaş istememesi ile İngilizler yalnız kaldılar.
Hint Müslümanları İngiliz İşgaline karşı Türk askerleri yanında savaşacaklarını, sosyalist bir ihtilal yapan genç anti emperyalist Sovyetler Birliği Moskova Komünist Enternasyonali de İngilizlere karşı zehir zemberek bir bildiri yayınladı.
Bildiri, şöyle sona eriyordu: “İşçiler; İngiliz, Fransız, İtalyan, Sırp ve Romen işçileri! Sizin kutsal göreviniz Müttefiklerin Boğazları ele geçirmelerine ve yeni savaş açmalarına engel olmaktır. Kahrolsun İtilaf emperyalizmi! Kahrolsun yeni emperyalist savaşlar! Türk halkına barış ve özgürlük!” (Şimşir, s. 67) O günlerde Rusya Dışişleri Komiseri Çiçerin, bir Alman gazetesine verdiği demeçte şöyle demişti: “Rusya, özgürlüğü için savaşan yeni Türkiye'yi içten dostluk duygularıyla karşılar… İstanbul'un yeniden Türkiye'nin başkenti olması konusunda kararlıyız.” (Sonyel, s. 1691, Sinan Meydan 05 Ekim 2020).
Ankara Hükûmeti İstanbul ve Çanakkale boğazlarının denetimini istedi. İngiltere Başbakanı Lloyd George bu istekleri reddetti. Birliklere savaş pozisyonu alması emrini verdi. Buna karşın İngiliz General Harington ateş açılmaması emrini verdi. Türk birlikleri, İngiliz direnişi ile karşılaşmadan tarafsız bölgeye girerek Çanakkale Boğazı'na doğru ilerlemeye başladı.
Milli Ordu Gelibolu-Lapseki’yi kurtarmış ve İngiliz birlikleri geri çekilmek zorunda kaldı.
11 Ekim 1922’de Mudanya Ateşkes Antlaşması ile İstanbul, Boğazlar Bölgesi, Edirne ve Doğu Trakya’nın Türkiye’ye teslim edilmesine karar verildi.
Mudanya Mütarekesi gereği, Trakya topraklarının teslimi yapılırken Türkiye’yi temsil edecek kişi olarak Mustafa Kemal Paşa’nın isteği ile Refet Paşa; İstanbul komutanı olarak da Millî Müdafaa Umumi Kâtibi Selahattin Adil Paşa görevlendirildi.
Refet Paşa TBMM’in temsilcisi olarak, 19 Ekim’de 1922 tarihinde TBMM Muhafız Grubu’ndan 100 kişilik jandarma kuvveti ile “Gülnihal Vapuru” ile Mudanya’dan ayrılıp, halkın büyük coşkusuyla İstanbul’a girdi.
Doğu Trakya bir kurşun atılmadan, Yunan işgalinden kurtarılmıştı.
24 Temmuz 1923’de Lozan Barış Antlaşması imzalanmış, Antlaşma Türkiye tarafından onaylandığı İtilaf Devletlerine bildirildikten 42 gün sonra İngilizler İstanbul ve Boğazlardan çekildi. 23 Ağustos 1923’ten itibaren İtilaf kuvvetleri İstanbul’dan ayrılmaya başladı.
19 Eylül’de İstanbul Komutanı Selahattin Adil Paşa tarafından Beykoz Parkı’nda veda partisi verildi. 2 Ekim 1923’de Türk, İngiliz, Fransız ve İtalyan Birliklerinin hazır olduğu Dolmabahçe Sarayı önünde düzenlenen bir törenle İtilaf Birlikleri kumandanları ile birlikte Türk Alay Sancağı’nı selamlayarak İstanbul’u terk ettiler.
5 Ekim 1923’te şehrin Anadolu yakasına gelen Türk Ordusu, 3.5 yıllık Milli Mücadele’den sonra 6 Ekim 1923’de Şükrü Naili Paşa komutasındaki 3’ncü Kolordu’nun coşkun bir bayram havası içinde, sevinç gözyaşları arasında ve çiçek yağmuru altında İstanbul’a girdiler. 4 yıl 10 ay 23 gün süren işgal sona ermiş ve 470 yıl sonra İstanbul’un yeniden 2’nci fetih silahsız ve savaşsız elde edildi.
FETİH VE KURTULUŞ
Son yıllarda 470 yıl önceki İstanbul Fethi görkemli bir şekilde biraz da abartılı olarak kutlanırken, İstanbul’un işgalden kurtulması görmezden gelinerek adeta geçiştiriliyor. Bu sadece İstanbul işgali ile değil bütün olarak Atatürk Dönemi önemli günleri ve bayramlar için yapılıyor. Osmanlı dönemi abartılırken Cumhuriyet dönemi önemsizleştiriliyor! Sonra yaygın olan bu düşmanlık ürünü insan ‘’domates alır’’ gibi ‘’Allah size serbest etmiş istediğiniz kadar kadın alın’’ diyorlar.
İstanbul’un Fethi de bizim işgalden kurtulması bizim!