BM verilerine göre Türkiye göçmen alımında dünya birincisi!
Arap Baharı fantezisine kendimizi iyi kaptırdık. Batının ve Amerika’nın iyice gazına geldik! Sonuç olarak 6 milyon mu, 7 milyon mu sayısı bilinmeyen mültecimiz oldu! Suriye’liler elimizde kalırken, şimdi de Afgan göçü ile karşı karşıyız. Batı; ‘’Bunları bize göndermeyin size para verelim.’’ Amerika da ‘’şimdilik sizde kalsın sonra alırım!’’ Amerika’da devam eden Reza Zarrab’ın itiraflarıyla Halk Bank davası başımızda Demokles’in kılıcı gibi sallandırılmakta mıdır? Ülkemizin ekonomisini, çalışma barışını, birlikte yaşama arzusunu ve sosyal barışını bu göçmen işi iyice bozmaktadır. CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu bu konuyu barış içinde suhuletle çözeceğine halkımız inanmaktadır.
BM’YE GÖRE KÜRESEL ÇAPTA 82 MİLYON 400 BİN MÜLTECİNİN LİSTE BAŞI TÜRKİYE!
Birleşmiş Milletlerin haziran ayında yayımladığı rapora göre; ‘’savaştan ve zulümden kaçanların geçen yıla göre artmaya devam ettiği ve küresel çapta yerinden edilenlerin sayısının 82 milyonun üzerinde olduğu, on yıl önceki rakamı ikiye katladığını’’ duyurdu.
Rapora göre; Dünya insanının yüzde 1’inden fazla yerinden yurdundan, evinden edildiğini gösterdi. 10 Ekim 2021 tarihine göre dünya nüfusu 7 milyar 894 milyon 576 bindir kişidir. Buna göre dünya nüfusunun yüzde biri mülteci veya göçmen ya da sığınmacı durumundadır.
Birleşmiş Milletler Raporuna göre 2019 itibariyle Türkiye 3,7 milyon mülteci ile dünyanın en büyük mülteci nüfusuna ev sahipliği yaptığı belirtilmektedir.
Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ İYİ Parti’den ayrılmadan bir yıl önce yani "6 Ağustos 2020 tarihinde Türkiye'de kayıtlı 3.8 milyon, kayıtsız da 1.5 milyon Suriyeli mültecinin bulunduğunu" ifade etmişti. Bu hesaba göre 5 milyon 300 bin etmektedir.
Bu günlerde ise ülkemizde 6 milyondan fazla mülteci, sığınmacı ya da göçmen olduğu resmi yetkililer tarafından ifade edilmektedir.
Bunlar; Suriyeli, Iraklı, Afganlı, Somalili ve benzeri. Sonuç olarak Dünyadaki mültecilerin üçte ikisinden fazlası sadece beş ülkeden geliyor: Suriye, Venezuela, Afganistan, Güney Sudan ve Myanmar.
AFGANİSTAN’IN BU DURUMA GELMESİNİN SORUMLUSU TÜRKİYE DEĞİL
Afganistan 1979 da başlayıp 9 yıl süren Sovyet müdahalesini Amerika Birleşik Devletleri, Sudi Arabistan, Pakistan, Çin gibi bazı ülkeler mücahitleri yani Taliban öncesi yönetimi destekliyorlardı. Sovyet Blokunun yıkılması üzerine zamanla mücadele mücahitler ile Taliban arasında geçmeye başladı. Ve Taliban galip geldi. Günümüzde Afganistan Taliban’ın zulmünün altına ezilmektedir.
Kuşkusuz ki Türkiye’nin gelinen bu noktada doğrudan hiçbir dahli yoktur. Ruslar, Çin’i ve İran’ı yanına alarak rövanş peşinde! Amerika bir kez daha geri adım atmışa benziyor. Ancak bu hamur daha çok su kaldıracağa benziyor!
Batı’nın Amerika ile birlikte NATO öncülüğünde yıllardır sürdürdüğü ve başarısızlıkla sonuçlanan bilançosunun zararı Türkiye hanesine yazılmak istenmektedir. Türkiye asla üç-beş Amerikan Doları ya da Avrupa Euro’su için bu zararı bilançosuna dahil etmemelidir.
Evet Türkiye süreç içinde uluslararası anlaşmalarla göre Afganistan’da NATO öncülüğünde koalisyona katılmıştır. Bu katılım Taliban’ın çağdışı uygulamalarının durdurulması kapsamında uluslararası bir duruştu. Ama Amerika’nın her zaman olduğu gibi birden fazla ajandası varmış! Bir taraftan Afganistan’ın merkezi hükümetini resmi ve fiili olarak desteklerken diğer taraftan da Taliban’ı idare ediyormuş! Sonuç vahim! Taliban iktidarda.
Kuşkusuz ki Türkiye Afganistan konusunda pasif bir tutum izlememelidir. Uluslararası konjonktürde önemi büyük olan Afganistan’ı kendi gerçekliği ile kabul ederek ikili ilişkilerini düzenlemelidir.
AMA SURİYE KARNEMİZ KIRIKLARLA DOLU!
Afganistan’da değil de Suriye’de günahımız çok! Suriye’ye çok palas pandıras girdik. Emevi Cami’nde namaz kılacaktık! Bu konuda Amerika ve Avrupa emperyalizminin Libya da olduğu gibi gazına geldik. AKP’nin hayalperest düşünceleri Türkiye’yi göçmen toplama merkezine çevirdi.
GÖÇMENLERE HARCANAN PARA YILLIK BÜTÇELERİMİZİN YARISI KADAR!
Bunu abartılı bulanlar olabilir. Ama açıklamalar öyle! 2021 yılı bütçesi verileri bunu bize gösteriyor. Halen uygulanmakta olan bütçeye göre; ’’bütçe giderleri 1 trilyon 346,1 milyar lira, faiz hariç giderler 1 trilyon 166,6 milyar lira, bütçe gelirleri 1 trilyon 101,1 milyar lira, vergi gelirleri 922,7 milyar lira, bütçe açığı 245 milyar lira’’ şeklin uygulanıyor.
Bütçe gelirlerine; vergi, özelleştirme ve sair gelirler de dahildir. 1 trilyon 101 milyar lira olarak öngörülmüş. 31.12.2020 tarihli dolar kuru ise 7,372 TL’dir. Gelir bütçesini dolara çevirirsek 149 milyar dolar etmektedir.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 2019 yılının Aralık ayında Birleşmiş Milletler Cenevre Ofisi’nde 1. Küresel Mülteci Formu toplantısında yaptığı konuşmada ‘’Türkiye’nin mülteciler için harcadığı paranın 40 milyar doları aştığını’’ açıklamıştı.
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay, Gaziantep’te 27.11.2019 tarihinde düzenlenen ‘‘Göç ve Yerinden Edilmeye Yönelik Yerel Çözümler Uluslararası Forumu’nda’’ yaptığı konuşmada; ‘’Suriyeli sığınmacılar için 8.5 yılda 40 milyar dolar harcandığını, Avrupa Birliği kaynaklarının ise son üç yılda sadece 3 milyar Euro (3.5 milyar dolar) destek verildiğini, ülkelerindeki iç savaştan kaçan Suriye’lilerin Türkiye'de barınması için harcanan 43.5 milyar Doların yüzde 8'ini Avrupa, yüzde 92'sini ise biz ödemiş olduk.’’ demişti.
Ümit Özdağlar 1 yıl önceki basın toplantısında da ‘’Suriyeli sığınmacılar için toplam 58.2 milyar dolar harcandığını, bu paranın 51.1 milyar Dolarının Devlet kaynaklarından sağlandığını, 7.1 milyar Doların da Birleşmiş Milletler (BM) ve Avrupa Birliği (AB) fonlarından harcandığını, aslında mültecilerin gerçek maliyetinin 80 milyar Doların üzerinde olduğunu’’ söylemişti.
Bu açıklamalar 2019 yılı açıklamaları. Sayı giderek arttığına ve harcamaların da devam ettiği bilindiğine göre hadi bir rakam da ben söyleyeyim 60 milyar Dolar. Şimdiki kur ile 500 milyar etmektedir. Yanı 2021 yılının gelir bütçesinin yarısı!
İşte Türkiye ekonomisi bu yükü kaldıramıyor! Halk da bunu kabullenemiyor!