Havuç ve Sopa Siyaseti
Cumhur İttifakı bileşenlerinin, 2028 veya öncesinde yapılacak cumhurbaşkanı seçiminde sayın Erdoğan’ı yeniden seçtirmek için Anayasa’da değişiklik yapmaya ihtiyaçları var. Bunu sağlamak için ‘havuç-sopa’ yöntemi ile DEM Parti’nin Meclis’teki sayısal çoğunluğunu yanlarına almak istiyorlar. AKP ile MHP, kürt sorununun çözümünün tarihi başarısını sahiplenme konusunda aralarında örtülü bir mücadeleye devam ediyor. Yani bir tarihi çözüm olursa, bu çözüm başarısını birbirlerine kaptırmak istemiyorlar.
Bahçeli, devlet adına derin devleti mi temsil ediyor? Bence hayır. Keşke devletimizin ve halkımızın derin çıkarlarını koruyan, kollayan ve düzenleyen görevli bir suflörü olsa. Ama ne yazık ki yok! Geçmişte olsa bile şimdilerde hiç yok.
Devletlerin içte ve dışta çıkarlarını, güvenliğini gözeten ‘’ağır abileri’’ olur. Bizde de genelde anayasal rejimi koruma ve buna dayalı savunma refleksine dayalı askerler tarafından uygulanan bir ‘’derin devletten’’ söz edilirdi. Bu da daha çok ‘’sol görüş’’ ve bazen de ‘’şeriatçılara’’ karşı kullanılırdı. AKP’nin 22 yıllık yönetiminde ise ‘’derin tek adamlığa’’ dönüştü.
Sayın Bahçeli'nin zaman zaman yaptığı çıkışlarla sanki böyle bir rolü olduğu imajı yaratılmak istenmekte. Ama zaman içinde ‘’keskin ve aşırı çelişkileri ile’’ böyle bir rolü olmadığını ‘’eylem ve söylemleri’’ ile göstermiş oluyor.
Halkın gözleri önünde sayın Cumhurbaşkanı ile sayın Bahçeli’nin birbirlerini, Cumhur İttifakı oluşumundan sonra ise muhalifleri, toplumun belli kesimlerini terör yandaşı gösterme çaba ve gayreti de Bahçeli’nin birleştirici bir devlet yöneticisi olmadığını gösterdi.
Burada gerek sayın Erdoğan’ın ve gerekse sayın Bahçeli’nin birbirlerine ve gerekse muhaliflere yaptıkları hakaretleri herkes ezberlediği için sıralayacak değilim!
Ayrıca son zamanlarda;
* Kendisi ve partisi hakkındaki suç örgütü liderleri ile görüşme ve samimi ilişkileri,
* Kimi partililerinin karıştığı uyuşturucu ve mafya vari ilişkileri,
* Muhalif gazeteci ve siyasilerin tehdit edilmesi, kimilerinin dövülerek yaralamaları,
* En önemlisi Sinan Ateş’in öldürülmesine parti ve Ülkü Ocakları mensuplarının karıştığının mahkeme kayıtlarıyla gün yüzüne çıktığı iddiası... Daha da çoğaltılacak başka olaylar dizisinin göbeğinde olan birisinin derin devletin sözcüsü, akil adamı, yol göstericisi gibi takdiminin toplumda bir karşılığı yok.
BAHÇELİ’NİN ÖCALAN ÇIKIŞI!
Sayın Bahçeli’nin “Yeni bir döneme giriyoruz. Dünyada barış isterken kendi ülkemizde barışı sağlamak lazım diye düşünüyorum” diyerek DEM Partililerle başlayan ve ‘’Öcalan gelsin Meclis’te konuşsun’’ demesine varan söylemlerinden hemen sonrasında belediye başkanlarının görevden alınması, kayyum atanması ve tutuklanmalar serisinin başlaması Cumhur İttifakı liderleri arasında sanki bir ağız birliği olmadığı izlenimi vermekte.
Öcalan’la daha önceden başlayan yeğeni Mehmet Öcalan görüşmesi sürecinden sanki Bahçeli’nin bilgisi olmadığı, bu konuyu öğrenmesi üzerine süreçten çıkacak bir yumuşamanın toplumda yaratacağı olumluluğu paylaşmak istediği anlaşılmakta. Ertesi hafta Bahçeli'nin ‘’Sözlerimin arkasındayım‘’ diyerek sürecin içinde kalmak istediği anlaşılmakta.
Ayrıca son günlerdeki ani dönüşünün hangi mecburiyetten (!) kaynaklandığını, bu dönüşün nedenini elbette bir gün tarih yazacak.
Bu nedenledir ki bu çıkışları devlet aklı falan değil. Barış ve yumuşamanın ne getirip ne götüreceği çok net değil. Çünkü alınan kararlar ve gelişmeler o denli hızlı ve birbirine ters şekilde devam etmektedirki olanlar hakkında kesin bir düşünceye sahip olunamıyor.
Gelinen noktanın özeti; Sayın Bahçeli güya tarihi bir çıkış yapmak istedi! Sayın Erdoğan da ‘’şahin politikalar’’ ile muhalefetin üzerine gitmek suretiyle, ‘’ Ben ne dersem o olur’’ durumuna geldi. Böylece, Bahçeli’nin tarihi çıkışı da (!) kadük olmak üzere!
KİMİN İŞİNE YARIYOR? ARKASINDA BAŞARI VAR MI?
Peki bu iş kimin işine yarıyor, sonucunda bir başarı olacak mı? Bence olmayacak. Bu çıkış iktidarın bugün içinde bulunduğu sıkıntılarını kısmen gündemi değiştirmek ve Anayasa değişikliği için muhalefeti ve en önemlisi DEM Parti'yi yanına çekme girişimi.
Ancak on yıllardır sürmekte olan bu sorun daha ciddi ve kapsamlı. ‘’Bir elde havuç, bir elde sopa’’ ile çözülecek kadar basit bir sorun değil.