Ayşe Hanım ve Mehmet Amca’nın Faturaları Ne Söylüyor?

"Türkiye'de enflasyon belirsizliğini ortadan kaldıracak, ekonomik güveni yeniden tesis edecek bir politika yok."

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası'nın (TCMB) Temmuz ayı enflasyon beklentileri raporu, halkın ve çeşitli sektörlerin enflasyon beklentileri arasındaki büyük farklılıkları gözler önüne seriyor. Hanehalkının enflasyon beklentilerinin arttığı, piyasa katılımcıları ve reel sektörün beklentilerinin ise düştüğü bu dönemde, enflasyon belirsizliği yeniden gündemde. Bu durum, ekonomi yönetiminin ve alınan önlemlerin halk nezdinde ne kadar güvenilir olduğunu da sorgulatıyor.

HANEHALKININ ARTAN ENDİŞELERİ

Temmuz ayında hanehalkının 12 ay sonrası yıllık enflasyon beklentisi yüzde 72'ye yükseldi. Bu artış, halkın günlük yaşamında karşılaştığı fiyat artışlarının ve ekonomik belirsizliklerin bir yansıması. Market alışverişi yaparken her ay artan fiyatları görmek, elektrik ve su faturalarının sürekli yükselmesi, halkın gelecekteki enflasyon beklentilerini artırıyor.

Örneğin, Ayşe Hanım markete gittiğinde geçen ay 10 TL olan süt fiyatının bu ay 12 TL olduğunu fark ediyor. Bu artış sadece süt fiyatlarında değil, ekmekten ete kadar her üründe görülüyor. Bu durum, Ayşe Hanım'ın gelecekteki enflasyon beklentilerini de olumsuz etkiliyor. Aynı şekilde, Mehmet Bey her ay gelen elektrik faturasının sürekli arttığını görünce, gelecekte daha da yüksek faturalar bekliyor.

PİYASA KATILIMCILARI VE REEL SEKTÖRÜN DÜŞEN BEKLENTİLERİ

Buna karşılık, piyasa katılımcıları ve reel sektörün enflasyon beklentilerinde düşüş gözlemleniyor. Piyasa katılımcılarının enflasyon beklentisi yüzde 30'a, reel sektörün ise yüzde 55'e geriledi. Bu farklılık, piyasa aktörlerinin ekonomik politikaların enflasyon üzerinde olumlu etkiler yaratacağına dair bir inancını mı yansıtıyor, yoksa bu sadece bir yanılsama mı?

Örneğin, büyük bir şirketin finans direktörü olan Ahmet Bey, Merkez Bankası'nın faiz oranlarını artırmasının enflasyonu düşüreceğine inanıyor ve bu nedenle şirketinin gelecekteki maliyetlerinin azalacağını düşünüyor. Bu inanç, Ahmet Bey'in enflasyon beklentilerini düşürüyor. Ancak aynı zamanda küçük esnaf olan Ali Bey, bu politikaların kendi maliyetlerini düşürmediğini, aksine artırdığını görüyor.

GERÇEK ENFLASYON NE KADAR?

ENAGrup Tüketici Fiyat Endeksi (E-TÜFE) Haziran ayında yüzde 4,27 artış gösterdi. E-TÜFE'deki 12 aylık artış oranı yüzde 113,08 olarak gerçekleşti. TÜFE'deki değişim ise yüzde 71,60 oldu. İstanbul Ticaret Odası (İTO) verilerine göre Haziran ayında perakende fiyatlar yüzde 82,14 arttı.

İyi ama hangisi doğru? Yoksulluk ve açlık sınırlarındaki artışa bakıldığında aslında hiçbiri. Halkın yaşadığı enflasyon bunların çok daha üzerinde.

Çünkü, Ankara’da yaşayan dört kişilik bir aile, sağlıklı beslenmek için aylık 18.978,77 TL harcamak zorunda. Bu aile, gıda harcamalarına ek olarak kira, elektrik, su, ulaşım, eğitim ve sağlık gibi zorunlu giderler için de 61.820,10 TL harcıyor. Bu rakamlar, halkın ve bağımsız kuruluşların gözlemlediği enflasyon oranlarının, resmi rakamlardan çok daha yüksek olduğunu ortaya koyuyor.

BELİRSİZLİĞİN YARATTIĞI MAKAS

Hanehalkı ile piyasa katılımcıları arasındaki beklenti farkı, enflasyon belirsizliğinin ne denli yüksek olduğunu gösteriyor. Halkın enflasyon beklentileri yüksek kalırken, uzmanlar ve işletmeler daha iyimser bir tablo çiziyor. Bu makas, ekonomi politikalarının toplumun farklı kesimlerince nasıl algılandığını ve ekonomik güvenin sağlanması için ne tür önlemlerin alınması gerektiğini sorgulatan bir gösterge olarak karşımıza çıkıyor.

EKONOMİK GÜVENİN YENİDEN İNŞASI MI?

Türkiye'nin enflasyon belirsizliğini azaltmak ve ekonomik güveni yeniden inşa etmek için bir dizi stratejik adım atması gerektiği sıkça dile getiriliyor. Ancak ne yazık ki bu adımların atılması bir yana, halk her geçen gün biraz daha köşeye sıkıştırılıyor.

Fiyat istikrarını sağlamak için etkin para politikaları uygulanmalı deniliyor. Oysa bu çözümden çok bir pansuman. Mali disiplinin sağlanması ve kamu harcamalarının kontrol altına alınması gerektiği de ifade ediliyor fakat fakirden al zengine ver politikalarına hızla devam ediliyor.

Son olarak, ekonomik reformlar ve yapısal dönüşümlerle piyasa güveninin artırılacağı söyleniyor. Ama ortada reel sektörü ve vatandaşı ayağa kaldıracak bir program yerine vur kaççı finansçıların ekmeğine bal süren carry trade var.

Anlayacağınız, Türkiye'de enflasyon belirsizliğini ortadan kaldıracak, ekonomik güveni yeniden tesis edecek bir politika yok.

Bunu kim mi söylüyor?

Halkın ta kendisi bayanlar baylar, HALKIN TA KENDİSİ.