Durmak Yok, Fakirleşmeye Devam

Her yıl milyonlarca vatandaş, gelirlerinden büyük bir payı vergi olarak devlete ödüyor. Bu vergilerin amacı, kamu hizmetlerinin finansmanını sağlamak ve ülkenin kalkınmasına katkıda bulunmak. Ancak son dönemde artan borç stoku, kamu harcamalarının yapısı ve halkın sırtındaki ekonomik yük, pek çok kişiyi şu soruyu sormaya itiyor: "Onca vergi nereye gidiyor?"

Vergi gelirleri, devletin en önemli finansman kaynaklarından birisi. Ancak, merkezi yönetim brüt borç stokunun Temmuz 2024 itibarıyla 8 trilyon 106 milyar lira gibi devasa bir seviyeye ulaşması, bu gelirlerin nereye harcandığı konusunda ciddi soru işaretleri doğuruyor. Borç stokunun 4 trilyon 829,7 milyar liralık kısmının döviz cinsinden olması, yabancı tefecilere nasıl mahkûm olduğumuzun en net göstergesi.

İşin acı tarafı, bu borçların büyük kısmı sadece dövizi baskılamak gibi saçma bir nedenle yapıldı.

Evet yanlış duymadınız, bu korkunç borç yükünün büyük kısmı, dövizi baskılamak için yapılan harcamalar, ballı gaymaklı müteahhitlere yapılan garanti ödemeler, lale devrine dua okutacak cinsten yapılan lüks projelerden kaynaklanıyor.

Özellikle son yıllarda, devletin saray ve büyük projeler için yaptığı harcamalar, kamu kaynaklarının büyük bir bölümünü tüketiyor. Halkın gerçek ihtiyaçları göz ardı edilerek gerçekleştirilen bu harcamalar, vergi gelirlerinin etkin ve verimli bir şekilde kullanılmadığını gözler önüne seriyor.

Saray Harcamaları ve Sözde Eser Projeleri

Sadece Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nin inşaat aşamasındaki maliyetinin bile milyarlarca lirayı bulduğunu düşünürsek bu gün yaşanan dev bütçe açığını anlayabiliriz. Külliyenin günlük bakım, personel ve diğer giderleri için her gün harcanan milyonlarca lirayı saymıyorum bile.

Müteahhitlere Yapılan Ödemeler

Müteahhitlere yapılan ödemeler de büyük bir tartışma konusu. Özellikle son yıllarda, büyük kamu projelerinin ihalesini alan firmalar, devletten her yıl milyarlarca lira tahsil ediyor. Bu projelerde maliyetlerin şişirilmesi, gereksiz lüks harcamalar ve yolsuzluk iddiaları, bu ödemelerin adil ve verimli kullanıldığı konusunda soru işaretleri yaratıyor. Bu projelerde harcanan devasa kaynaklar, aslında eğitim, sağlık ve sosyal hizmetler gibi alanlara ya da maaş zamlarına rahatlıkla yönlendirilebilirdi.

Borç Faiz Ödemeleri

Bir başka konu ise devletin borçlanma politikaları. Her yıl artan faiz ödemeleri, bütçede adeta bir kara delik haline gelmiş durumda. 2023 yılında Türkiye'nin borç ve faiz ödemeleri, bütçenin önemli bir kısmını oluşturuyor. Bu, vatandaşlardan toplanan vergilerin büyük bir kısmının yurt dışındaki tefecilere oluk oluk aktığının göstergesi.

Emeklilere, Asgari Ücretlilere ve Memurlara Gelince “Para Yok”

En acı olan ise, devletin bu kadar büyük kaynakları lüks harcamalara ve büyük projelere ayırırken, emekliler, asgari ücretliler ve memurlar gibi toplumun geniş kesimlerine geldiğinde “para yok” demesi.

2024 yılında, emekli maaşlarına yapılan zamlar enflasyon karşısında erirken, asgari ücret artışları yaşam maliyetlerini karşılamada yetersiz kalıyor.

Memurlar ise sürekli olarak maaşlarının yetersiz olduğunu, artan hayat pahalılığı karşısında geçinmenin giderek zorlaştığını dile getiriyor. Ancak bu kesimlerin taleplerine “bütçe kısıtlı” yanıtı verilirken, kamu harcamalarında asıl kalemler yerine alakasız kalemler kısılarak, kamuda tasarruf yapılıyormuş gibi gösteriliyor.

Bu durum, ekonomik adaletin sağlanamadığını ve halkın geniş kesimlerinin refahının göz ardı edildiğinin en net diğer bir göstergesi.

Sonuç olarak, vatandaştan tahsil edilen vergi gelirlerinin büyük bir kısmı, vatandaş yerine, hükümetin saray harcamalarına, ballı kaymaklı müteahhitlerin garanti ödemelerine, borç ve faizlere gidiyor. İş vatandaşa gelince ise ilk söz hep “kaynak yok” oluyor.

Halkın ihtiyaçları görmezden gelinerek yaşam standartları sürekli dibe doğru itiliyor.

Bu da yetmezmiş gibi bütçe açığına asıl sebep olanların vergileri özel kanunlarla ana paralarıyla birlikte silinirken, emekli, memur, işçi, esnaf, KOBİ, çiftçi ve vatandaştan vergiler acımasızca peşin peşin tahsil ediliyor.

Anlayacağınız, hükümetin harcama öncelikleri, halkın ihtiyaçlarından çok, üç beş ballı kaymaklı müteahhidin ve yabancı tefecilerin önceliklerinden oluşuyor.

Ne diyelim, “Durmak yok, fakirleşmeye devam” sevgili dostlarım.