Ekonominin pusulası şaşarsa…
Türkiye ekonomisi tecrübe ettiği tüm milli krizlerden V-Şekilli bir yol izlyerek yaklaşık iki çeyrek yani altı ayda düzlüğe çıktı. Çıktığı düzlükte gelir...
Türkiye ekonomisi tecrübe ettiği tüm milli krizlerden V-Şekilli bir yol izlyerek yaklaşık iki çeyrek yani altı ayda düzlüğe çıktı. Çıktığı düzlükte gelir kaybı hemen yerine konmadı, yaşanan iflasların yerine üretim gücü yerleştirilemedi, yükselen işsizlik oranı aniden azaltılamadı.
Ne oldu derseniz…
Arz ve talep koşulları iki çeyrekte işlemeye, ekonominin çarkları yeniden işlemeye başladı.
Yeni milli krizimizde bu durum biraz farklı işliyor.
Özellikleri ve başlangıç koşulları oldukça farklı olan ve 2018 yılının ilk çeyreğinde başlayan öz be öz milli krizimiz, üzerinden bunca yıl geçmesine rağmen hala en derinden hissedilmektedir.
Millilik özelliğinin beyinlerden kazınması amacıyla adına Rahip Bronson Krizi bile dememize rağmen, kendi iç dinamik ve yanlış (ama bilerek) yapılan seçimlerden kaynaklı bu sürecin hala devam etmesi artık dayanılmaz bir boyuta ulaştı.
Yapılan yanlış ve maliyeti fazla olan verimsiz yatırımların ve orta vadede gölge gelir yaratmasının yarattığı rahatlığın yerini acıya bırakması ile cebimizden çok şeyler alıp götüren yüksek enflasyon, bu boyutu artıran en büyük etken oldu. Dünyanın hemen hiçbir rasyonel ekonomisinde olmayan üç haneli oranlara çıkan enflasyon ekonomi tarihimizde ilk defa açlık olgusunu da tattırdı topluma…
V-ŞEKİLLİLER
Ekonomik dengelerin bzoulmaya yüz tuttuğu ve çözümlerin hala mümkün olduğu zamanlarda enflasyon olgusu ile beraber açlığın geniş tabanı etkleyeceğini belirten ekonomistlere mandacı sıfatının yapıştırılması çok uzun sürmedi. En üst telden yüksek ses tonu ile bu ekonomistler adeta gayri-milli, hatta vatan haini bile ilan edildiler…
Hemen ön cepheye de V-Şekilli ekonomistler sürüldü…
Kimlerdi bunlar?
Açıklayalım.
Önemli sıfatları vardır bunların… hükümetin çoklu maaş sisteminin içindeki çarktan beslenirler. Kalaylı maaşları vardır ve ekonomik teori ve uygulamalardan daha çok övgüleri vasıtasıyla sistem içinde kalırlar. Krizlerin yaşandığı dönemlerde aşağıya doğru eğilimden burnunu hafif yukarı doğru kaldıran sanayi üretim istatistiklerini krizden çıkış olarak algılayıp diğer ekonomist gruba saldıran niteliğe sahiptirler…
V-şekilli sıfatları da tam da buradan gelir. Onlara göre dip yapan ekonominin yukarı yönlü harekete başlaması krizden çıkışın işaretidir. Ekonominin dinamiklerinden ve geçişkenliklerden zerre kadar anlamaz ve rüzgarın yönüne doğru yorumlarını yapıp nemalanırlar. Görevli hissi vardır içlerinde..
Sadece bunlar mı?
Bir de tatlı sudan hiç çıkmayan grup var…
Gazete yazıları ve sosyal medya yorumları ile döviz, kriz ve üretimin gerekliliği konuları üzerine kafa yorarlar bunlar. Biraz da halkta yana görünürler. Esasında hiçbir kayda değer ekonomik model ve istatistiki analiz üzerinde çalışmadan kesin yargılara sahip olanlardır bunlar.
Belki de en tehlikeli gruptur özü itibariyle…
Gerekli zamanlarda sesleri çıkmaz, yorumları derin değildir ama ne zaman bir fırsat veya ortam bulurlasa bayrağı taşıyanların önüne geçerler…
Hatta yukarıda bahsedilen mandacı ekonomistlerin bile…
Yaşanan derin yoksulluk ve fakirliğin derecesini bile dengeleri gözeterek sunarlar…
En zarar verici grup niteliğine sahiptir bunlar.
FİYAT ALGISI KAYBOLDU
Tecrübe edilen yüksek enflasyon ilk defa fiyatlardaki dağılmayı da bebaberinde getirdi Türkiye ekonomisinde. Artık ne pahalı, ne değil karar veremez hale geldik… Ürünün maliyeti ve ederi konusunda karar verme düzenimiz bozuldu. Bazen 150 liralık bir hamburgerin fiyatına tepki vermzken (ki en tehlikelisi de budur), bazı durumlarda 15 liralık bir çorba pahalı gelir oldu bize.
Esasında sadece fiyatta değil; kira, ücret, ve kar olgularının hepsinde de geçerli oldu bu.
Bir okurumun gönderdiği mesaj sanırım tüm bunları özetliyor. Şöyle yorumluyor olan-biteni okuyucumuz:
Enflasyon dışında fiyat algısı diye bir şey kalmadı kimsede… İnsanlara yoğurdun fiyatını soruyorum, söylediklerinin çok üzerinde. Hangi araba kaç para, belirsiz. Hatta aynı yaşta daha kaliteli bir markanın aynı segment (sınıf) aracı kalitesizden ucuz bile olabiliyor.
Devam ediyor ve can alıcı soruyu soruyor…
Ekonomide bunun bir ismi, açıklması var mı?
Bizde şekilli ekonomistlere soralım. Var mı?
Sinyallerde bozukluk, pusuladan şaşma olabilir mi bunun adı?