Bir garip cari açık
Merkez Bankası’nın ödemeler dengesi istatistikleri her ay olduğu gibi yine yayınlandı. Temmuz ayı verilerine göre cari açık son yedi ayda 36.7 milyar dolara çıkarken, 12 aylık cari açık da 36.6 milyar dolar olarak gerçekleşti.
Ne var bunda diyecekseniz…
Esasında çok da fazla bir şey yok.
800 milyar dolar bir üretim kapasitesi ve dahası 1.4 trilyon dolar potansiyel GSYH (gayrisafi yurtiçi hasıla) ile dinamik bir ekonomiye sahip ülkemizde, 36 milyar dolarlık bir cari açığın lafının bile olmaması gerekiyor.
Girdi ve teknoloji transferinde ithalata bağımlılığı hiç değişmeyen, ithal ikamesini yapısal olarak çözmeyen ekonomimizde hikâyenin bir de başka tartışılması gereken noktası var. Bu nokta ise dar anlamıyla cari açık olmadan büyümenin sağlanamaması ya da yapışkan hale gelmiş bir vurdumduymazlıktır.
Bu da nereden çıktı demeyin…
Şöyle açıklayalım isterseniz… Öncelikle ekonomik büyümenin kaynağının sermaye birikimi, istihdamdaki değişme ve teknolojik gelişme olduğu gerçeği kapsamında, cari açığın bağımlılık yaratmasını anlamak mümkündür. Bu üçlüden sadece istihdamın uluslararası değişiminin neredeyse sabit olduğu gerçeği ortadadır. Öte yandan, sermaye birikimi ve teknolojik gelişmenin (ya da teknoloji transferinin) çoğunlukla dışa bağımlılığı ve bunun zamanla yarattığı kolaycılık ekonomik büyümeyi çoğunlukla bu iki faktöre sıkıştırmıştır.
Ucuz işgücüne karşılık pahalı (dövize bağlı) sermaye birikimi ve teknoloji transferi işte bu yapışkan nitelikteki cari açığın kaynağını sürekli hale getirmiştir.
Bunun yanında vurdumduymazlık, yapısal reformlara özgü cimri davranışlar ve esasında ekonomik tembellik (diğer anlamıyla paramız var ki ithal ediyoruz yaklaşımı) ise cari açığın oynaklığı ve hacminde artışlar ortaya çıkarmıştır.
Bunu Profesör Hakan Kara’nın cari açıkla ilgili grafiğinde görmek mümkündür. 2001 finansal krizinden günümüze kadar olan döneme dikkatli baktığımızda, yıllar geçtikçe cari dengenin ne kadar oynak olduğunu, davranışın son dönemde ne kadar düzensiz olduğunu gözlemleriz.
Kaynak: Hakan Kara (Twitter hesabı)
Bu oynaklık ve davranış bozukluğu esasında çok gariplikler içeriyor. Bunların başında cari açık içindeki “net hata noksan” kaleminin davranışı gelmektedir.
İstatistiksel veri analizi ve ekonometrik nedensellik modellerinde hata payı çok ayrıntılı bir şekilde tanımlanmış ve en fazla yüzde 5’lerde kabul görmüştür. Zaten bu yaklaşımlarda esas amaç da bu hata payını en düşük seviyeye getirmek olarak tanımlanmıştır.
Bu hata son yıllarda cari denge hesabında saç baş yolduracak bir niteliğe büründü ülkemizde. Merkez Bankası verilerine göre son 7 aylık 36 milyar dolar cari açığın yanında, 24 milyar dolar kaynağı belirsiz bir dövizin ülkemize girdiği, bunun 5 milyarı aşkın bir kısmının ise sadece Temmuz ayında gerçekleştiğini görmekteyiz.
Söz konusu hata ve noksanın kaynağı yine Merkez Bankası’nın açıklamasında metodoljik olarak verilmiştir. Öte yandan, böyle bir hatanın istatistiki veri analizine uymadığını açıkça söylemek gerekiyor.
Sözün özü, ekonomide işler rayında çıktığında artık akıldışı para giriş ve çıkışlarını da görmek olasıdır. Bu kapsamda da 5 milyar dolarlık kaynağı bilinmeyen aylık giriş ile 24 milyar dolarlık 7 aylık toplam girişi sorgulamamız gerekmektedir.
Sebebi ise çok açık; bu hata ve noksan ekonomik faktörlerle açıklanamayacak kadar yüksek hacimli hale gelmiş durumda…
Özü itibariyle de şüphelenmemiz gereken bir niteliğe sahip.