70 milyar dolar
Yolsuzluk, devletin gücü ve hukuksuzluğun birleşmesi ile oluşan gücün kaynak transferi olarak kullanılması ahlaki çöküntü yarattı hızlı bir şekilde. Artık 70 sente değil şu an olduğu gibi 70 milyar dolara muhtaç hale getirdi ekonomimizi. Hem de sadece Merkez Bankası bazında…
1970’lerde çoğu da dış şoklardan kaynaklanan birçok ekonomik kriz yaşadı Türkiye ekonomisi. İki OPEC (petrol ihraç eden ülkeler topluluğu) kaynaklı petrol şoku, Kıbrıs Barış Harekatı’nın mali yükü ve 1980’e doğru ülkedeki kaos ortamı Türkiye ekonomisini deyim yerindeyse perişan etti.
Siyasilerin yaklaşımıyla 70 sente muhtaç oldu hazinemiz. Bu miktar doğal olarak bu perişan halin kelimelere yansımasıydı.
Sadece ülkemizde değil, birçok OPEC ülkesi ve ABD’de bile benzin kuyrukları ve bazı tüketim maddelerinde sıkıntı mevcuttu o zaman.
O dönemde ülkemizde ürün isimlerine özgü kalıp deyimler de ortaya çıktı. Sana yağı kuyruğu bunların en başında geliyordu.
ZAMAN GEÇTİ…
Zaman geçti küresel bolluk ve toprağın verimli işlenmesiyle gıdada fiyatlar reel olarak düşmeye başladı. Orta ölçekli imalat sanayiinin gelişmesiyle de çalışanların reel alım gücü arttı. Bu iki etken az da olsa bir refah seviyesi artışı doğurdu.
Yüksek seyreden enflasyona rağmen reel ücretlerde erime olmadı ama döviz sıkıntısı ve ödemeler dengesindeki bozukluklar devletin cüzdanını sürekli bir şekilde küçülttü.
Sözü fazla uzatmadan günümüze gelelim…
Özellikle aşırı finansallaşma ve ticaret açıklığı (toplam ticaret hacminin ulusal gelirden aldığı pay) toplumun cebine bazen sahte de olsa ek gelir koydu. Doğrudan yabancı sermaye yatırımlarının da desteği ile 2000’lerin ortalarına kadar ücretler genel seviyesi belirli bir süre arttı. Bunda uluslararası piyasalardaki döviz bolluğu da önemli bir rol oynadı.
Yaptığımız neredeyse tüm yatırımları elin yani yabancının parasıyla hayat geçirdik ve sürekli borçlandık. Toplam dış borç ulusal üretim gücünün yarısını geçti ve biriken faizin etkisinden dolayı yüksek hacimli geri ödemelere rağmen hiç azalmadı.
Şu anki borcumuz yaklaşık 460 milyar dolar. Ulusal gelirimiz ise revizyonsuz düz haliyle 675 milyar dolar.
İç borcumuzu burada hesaba bile katmıyoruz esasında. İç borç derken bunların yine önemli bir kısmının yabancı para cinsinden olduğunu vurgulamak faydalı olacaktır.
AŞIRI FİNANSALLAŞMA
Sıcak para akımı ve dış borcun yanında artık finansal piyasalarda günü kurtarmak için swap (para değiş-tokuşu) ve benzeri yöntemlerle kaynak bulma kolaylaştı. Yeter ki aşırı faiz yani borç oranlarına razı olun, artık her ülkeden, her kurumdan yüksek faizle sıcak para bulabiliyorsunuz.
Biz de öyle yaptık. 2018 yılında iplerin kopması ile başlayan ekonomik kriz (ki bunların çoğu bilerek, isteyerek, planlı bir şekilde çıkarıldı) artık bu sürecin de başlangıcı oldu…
Yolsuzluk, devletin gücü ve hukuksuzluğun birleşmesi ile oluşan gücün kaynak transferi olarak kullanılması ahlaki çöküntü yarattı hızlı bir şekilde. Artık 70 sente değil şu an olduğu gibi 70 milyar dolara muhtaç hale getirdi ekonomimizi. Hem de sadece Merkez Bankası bazında…
Yılda en az 50 milyar dolar ek büyüme sağlayan ekonomimizde tüm kaynakların yok (iç) edilmesi sonucunda duran ekonomik büyüme ve yüksek enflasyon sorunu da veri dolandırıcılığı ile kapatılmaya çalışıldı. Yüzde 15 küçülen bir ekonomiyi büyümüş gibi gösteren, üç haneli yapışkan enflasyonu yokmuş gibi sunmanın bedelini de iyiden iyiye ödemeye başladı toplum.
Uzatmaya gerek yok… Ahlaki çöküntü (siz buna ahlaki yoksunluk ya da ahlaksızlık deyin) yolsuzlukla birleşince ülke battı. Makyaj da işlemiyor artık.
Değişim şart!