Kanal İstanbul'a bir tepki de Mersin’den
Mersin’de emek ve demokrasi platformunun çağrısı ile bir araya gelen emek örgütleri ve siyasi parti temsilcileri Kanal İstanbul projesinden vazgeçilmesi için hükümete çağrı yaptı.
Mersin Emek ve Demokrasi Platformu adına açıklama yapan SES Eş Şube Başkanı ve platformun dönem sözcüsü Yılmaz Bozkurt Kanal İstanbul projesinin geri dönülemez doğal tahribatlara yol açacağını vurguladığı konuşmasında “İktidarın “devlet projesi” diye sunduğu Kanal İstanbul Projesi bir yönüyle bir siyaset malzemesi iken bir yönüyle de içeride ve dışarıda yandaş sermayeye yeni rant alanı açmayı hedeflemektedir” dedi.
Platform tarafından okunan basın açıklamasının tam metni ise şu şekilde:
Kanal İstanbul Çılgın Proje Değil, Çılgınlıktır! Doğanın Talan Edilmesidir!
Değerli Basın Emekçileri,
Bildiğiniz gibi Kanal İstanbul projesinin ÇED Raporu 23 Aralıktan itibaren 10 gün süreyle halkın görüş ve önerilerine açılmıştır. 2 Ocak 2020 tarihine kadar projeye dair itirazlar için Çevre ve Şehircilik Bakanlığına müracaat edilebilmektedir. İktidarını toplumsal kutuplaşma ve gerginlik stratejisi üzerinden sürdürmeyi ilke edinen AKP ve Genel Başkanı, bu kez de tüm bilimsel kaygıları, uyarıları ve vatandaşların yoğun tepkisini zerre kadar umursamadan, tehditler eşliğinde Kanal İstanbul Projesini ne pahasına olursa olsun hayata geçireceğini ilan etmekte, yeni gerginlik alanı olarak kullanmaktadır.
Oysa, “Ne pahasına olursa olsun” dedikleri İstanbul’un yaşam destek sistemleri olan Kuzey Ormanları, su havzaları, su havzalarını besleyen su kaynakları, tarım ve mera alanlarının yok olmasıdır.
“Ne pahasına olursa olsun” dedikleri, İstanbul’un önemli su kaynaklarından biri olan Sazlıdere Barajı’nın yok olmasıdır!
“Ne pahasına olursa olsun” dedikleri, doğal ve arkeolojik sit alanları, tabiat parkları, milli parklar vb. koruma alanlarının tahrip olmasıdır!
“Ne pahasına olursa olsun” dedikleri, Trakya gibi çok geniş bir bölgede tarım ve hayvancılığın sürdürülemez duruma gelmesidir.
“Ne pahasına olursa olsun” dedikleri, üç aktif fay hattının geçtiği bölgede nüfus ve yapılaşma baskısı nedeniyle depremler başta olmak üzere afet riskinin artmasıdır.
“Ne pahasına olursa olsun” dedikleri, oluşacak çevre kirliliği ve ekosistemin bozulması nedeniyle halk sağlığının tehdit altına girmesidir.
İktidarın “devlet projesi” diye sunduğu Kanal İstanbul Projesi bir yönüyle bir siyaset malzemesi iken bir yönüyle de içeride ve dışarıda yandaş sermayeye yeni rant alanı açmayı hedeflemektedir.
Basında çıkan bu yönlü haberlerin her birinin kamu adına görev yürüten savcılıklar tarafından soruşturmaya konu edilmesi gerekirken şu ana kadar tek bir girişimin dahi olmaması düşündürücüdür.
Kaldı ki, Anayasa’nın 56. maddesine göre “Herkes, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir. Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek Devletin ve vatandaşların ödevidir.”
Kanal İstanbul eko sistemi bozacak, değiştirecek ciddi özellikler barındırmaktadır. “İstikbal ve istiklal projesi” gibi içi boş, hamasi söylemlerle sunulan çevre ve halk sağlığını bozacak bu projenin etrafında yapılan tartışmalar sonlandırılmalı, proje tümüyle iptal edilmeli, vergilerimizden oluşan hazine kaynakları halk sağlığı, eğitim, doğanın korunması ve kamu hizmetleri için kullanılmalıdır.
Mersin Emek ve Demokrasi Platformu olarak hepimizin bugününü ve geleceğini yakından ilgilendiren Kanal İstanbul projesini doğru bulmadığımız gibi bundan sonra da hayata geçirilmemesi için demokratik haklarımızı kullanarak karşı çıkmaya devam edeceğiz. Bugüne kadar olduğu gibi, bundan sonra da doğanın talanına, halk sağlığının ciddi tehdit altına girmesine ve ranta sessiz kalmayacağız.