Datça'da, deniz canlılarının korunması tartışıldı
MUĞLA'nın Datça ilçesinde, deniz canlılarının korunmasını sağlamak amacıyla 'Datça 2. Temiz Paneli' düzenlendi.
MUĞLA'nın Datça ilçesinde, deniz canlılarının korunmasını sağlamak amacıyla 'Datça 2. Temiz Paneli' düzenlendi. Panelde, denizlerdeki balık popülasyonunun korunmasından kıyı planlamalarına kadar birçok konu tartışıldı.
Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi (MSKÜ) Datça Kazım Yılmaz Meslek Yüksekokulu tarafından düzenlenen 'Datça 2. Temiz Paneli'ne; MSKÜ Su Ürünleri Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Halit Filiz, Bodrum Denizcilik Meslek Yüksekokulu Müdürü Prof. Dr. Tuncay Kuleli ve Datçalı profesyonel dalgıç Serdar Bilgin konuşmacı olarak katıldı.
Prof. Dr. Filiz, paneldeki konuşmasında, denizlerde avlanma kurallarına dikkat edilmesi gerektiğini söyledi.
Sadece Türkiye'de değil dünya genelinde denizlerdeki balık türlerinin hızla azaldığına dikkat çeken Prof. Dr. Filiz, "Eğer balığın üremesine izin vermezsek maalesef yok oluyor. Oysa balıklar yenilenebilir kaynaklardır, yeter ki gerekli hesaplar yapılsın. Ancak balıklar asla tükenmez değillerdir. Eğer hesabınız yanlışsa veya çıkarlarınız farklıysa balıklar bir anda tükenen kaynaklara dönerler. Dolayısıyla balıklar sürdürebilir kullanıma açıktır ama asla sınırsız değildir" dedi.
'SÜRDÜRÜLEBİLİR BALIKÇILIK ORTAK AMAÇ OLMALI'
Kötü gidişattan kurtulmanın yollarına da değinen Prof. Dr. Filiz, şunları söyledi:
"Öncelikle üst türler, üst avcılar dediğimiz orfoz, lagos ve akya gibi balıkları çok iyi korumamız gerekiyor. Çünkü bunların çok önemli görevleri var. Alttaki çoğalması muhtemel canlıları kontrol altında tutuyorlar. Ortamdan hasta ve zayıf balıkları ayıklayarak, ortamın sağlıklı kalmasını sağlıyorlar. Bunları korursak, ekosisteme büyük yarar sağlarız. İkinci olarak avlanma boylarını, türlerin devamı açısından çok iyi hesaplamamız gerekiyor. Bu tür balıkların halk üzerinde farkındalığın artırılması için çalışmaların yapılması gerekiyor. Kıyı alanlarının ve avlanmaya kapalı alanların korunmasına destek vermemiz gerekiyor. Sürdürülebilir balıkçılık ortak amacımız olmalıdır. Bu hem yörenin ekonomisi hem de ekosistemin sağlığı için çok önemli. En önemlisi, balıkçılar, akademisyenler, sivil toplum kuruluşları olarak birbirimize güvenmenin zamanı geldi. Birbirimizle birçok konuyu paylaşmamız gerekiyor. Bazı önemli türleri öldürmeden de para kazanmanın yollarını bulalım. Dalış turizmi bu yöntemlerden biridir. Orfozu eğer öldürürseniz bir kere satarsınız, yaşatırsanız orada insanları 100 kere daldırıp para kazanabilirsiniz."
'POSEİDON ÇAYIRLARI KORUNMALI'
Datçalı profesyonel dalgıç Serdar Bilgin ise konuşmasında, deniz dibindeki poseidon çayırlarının korunması için tonozlama sisteminin bir an önce hayata geçirilmesi gerektiğini söyledi.
Bilgin, "Canlılar deyince ilk aklımıza gelen balık türleri oluyor ama Datça'da, bitki olarak nitelendirebildiğimiz canlılar da var. Özellikle poseidon çayırları, deniz dibindeki balık türlerine önemli yaşam alanları sunuyor. Poseidon çayırları balıklar kadar biz insanlar için de oksijen kaynağı oluşturuyor. Poseidon çayırları mutlaka korunmalı, Datça'da tonozlama sistemi hayata geçirilmelidir. Teknelerin kıyıya bağlanabilmeleri için denize attıkları çapalar, doğal olarak poseidon çayırlarına zarar veriyor. Poseidon çayırlarının zarar görmesini, karada ağaçların kesilmesi gibi düşünebilirsiniz. Poseidon çayırlarının korunabilmesi için, Kaymakamlık ve Belediye ile bir çalışma yapmayı arzu ediyoruz. Belirli noktalarda ticari ya da özel teknelerin çapa atmadan bağlanabilmeleri için tonozlama sisteminin hayata geçirilmesi yararlı olacaktır" dedi.
'KIYI KAVRAMI YENİDEN TANIMLANMALI'
MSKÜ Bodrum Denizcilik Meslek Yüksek okulu Müdürü Prof. Dr. Tuncay Kuleli de panelde, 'Bütünleşik kıyı bölgesi yönetimi ve kıyı alanları planlaması' konulu bir konuşma yaptı.
Türkiye'de kıyıları tanımlarken, ortak bir terminoloji kullanılmadığını ifade eden Prof. Dr. Kuleli, "Kıyı bölgesi dediğimiz zaman şehir plancısı başka bir şey anlıyor. Doğal korumacı başka, çevre aktivisti bir başka anlıyor, hukuk sistemimiz ise başka bir şey söylüyor. Dolayısıyla bu kavramların bilimsel literatüre ölçülebilir şekilde hukuk sisteminde tekrar tanımlanmasında fayda vardır. Kıyılar dinamik bir sistemdir, bir defa planlanıp rafa kaldırılamaz, bir döngüyü içerir, bir süreçtir. Ve bu sürecin içerisine, mutlaka bütün tarafların aktif olarak katılımıyla planlamanın yapılması ancak başarıyı getirebilir" diye konuştu.
'YATIRIMLAR İÇ BÖLGELERE KAYDIRILMALI'
Türkiye'de nüfusun yüzde 54'ünün kıyı bölgelerinde yaşadığını belirten Prof. Dr. Kuleli, "Kıyılarımızdaki nüfus yoğunluğu ise kilometrekareye 212 kişi. Bu rakam ülke ortalamasının iki katından daha fazladır. 2016 yılı GSMH verilerine göre, ekonomimizin yüzde 61'inin kıyı illerinden geldiğini görüyoruz. Ege ve Marmara bölgeleri bu yüzde 61'in neredeyse yüzde 90'ını karşılıyor. Tarımın yüzde 40'ı, balıkçılığın yüzde 90'ı kıyılarımızda yapılırken, endüstriyel gelirlerimizin yani sanayimizin yüzde 71'i kıyılarımızda yapılıyor. Vergi gelirlerine baktığımızda ise kıyı illerimiz, Türkiye ekonomisine yüzde 71 gibi bir vergi sağlıyor. Türkiye ekonomisinin yaklaşık yüzde 61'ini sağlayan kıyı illerimizin toprak alan olarak büyüklüğü ülke topraklarının yaklaşık yüzde 12'sine tekabül ediyor. Çelişki burada başlıyor. Kıyı bölgesinin bütünleşik planlamasında işte bu nedenle bütün tarafların bir araya gelerek, yeni planlama yöntemleriyle, yeni kalkınma planlarıyla, yeni bölgesel planlarla iç bölgelerimize yatırımlardın, istihdamın kaynak kullanımının kaydırılması gerekiyor" dedi.
Paneli, Datça Kaymakamı Mesut Çoban ve Datça Belediye Başkan Yardımcısı İnci Bilgin ile çok sayıda kişi izledi.